Medipol Başakşehir'nin teknik direktörü Emre Belözoğlu, Lig Radyo'ya özel açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamalar...
Geçen sene takıma geldik. Küme düşme potasından son anda kurtulmuş, genlerine aykırı bir süreç yaşamıştı takım. Aykut Kocaman bize iyi bir geri bildirim verdi. Yeni oyuncularımız oyuna katıldığı, oyuncuların oyunu anlamaya başladığı bir dönemdi. Kaybettiğimiz maçlarda da üstün oynadık. Ben oyun üstünlüğüne inanan bir teknik adam olmak istiyorum. Şampiyon olmuş Trabzonspor'dan sonra en çok puan toplayan takım olduk. İyi iş çıkardık. Sezon başı kampında oyuncularımızı takıma kattık. Karşılığını da görmeye başladık.
Fenerbahçe'de yapmadığın neyi yaptın?
Orada kendi ekibim yoktu. Ben de bir irade koydum ama hazırlığımız olmadan göreve geldik. Burada derinlemesine takımın içine girdik. Fenerbahçe büyük camia. Beklentiler yüksek. Gittiğimiz deplasman maçlarında düşme potasında olan takımlarla oynadık. Fenerbahçe'nin gücü seyircisidir. O da etkiledi. 10 haftalık periyotta fena iş çıkarmadık. 2 günde bir maç oynadık. Lig bittiğinde Avrupa'da takımlar maç oynuyordu. Ligi bitirmek için neden bu kadar acele ettik? Milli Takım adına hazırlanma süreciydi sanırım. Kimse 6 günde 3 maç oynatmak istemez herhalde.
"İTİRAZ HAKKIMIZI HER ZAMAN KULLANDIK"
Bir oyunun limiti, haddi var. Futbolculuk döneminde de öz eleştiri yaptım. İtiraz hakkımızı her zaman kullandık. Volkan da ben de öyleydik. Oyunculardan da aynı şeyleri bekliyorsunuz. Teknik adam belli bir yere kadar müdahale edebiliyor.
"HERKES YEMEK YERKEN BEN YEMEDİM"
Zaman ve jenerasyon değişti. Dünya da değişti. Futbolcuyken, evlenmeden önce içki ya da sigara içen biri değildim. Uyku problemlerim vardı, tedavi gördüm ama beceremedim. Bir temizlikçi abla gelirdi. Şimdi olsa kendi fizyoterapistim, aşçım yanımda olurdu. Bunu evlendikten sonra öğrendim. Bu mesleği sevmeden yapamazsınız. Toplumdaki gibi 'biz de futbolu seviyoruz' değil. Bedeni bir durum var, şöhret dışında. Doktora gittim. 40 yaşında bıraktım. 'İyi ki bıraktın' dedi bana doktor. Vücuda yük biniyor. Annem ve babamın rahatsızlıkları vardı. Ben bu işi, futbolu çok sevdim. Ben futbolcu olmayı çok sevdim. Gerekliliklerini yerine getirmezsen karşılığını alamazsınız. Akşam 10'da yattım sürekli. Herkes yemek yerken ben yemedim, gece geç dışarı çıkmadım. Bunlardan vazgeçtiğim için kariyerim daha uzun oldu.
"İKNA KABİLİYETİM YÜKSEKTİR"
Rotasyon dediğimiz şeyin Türkiye'de birçok kez örneklerini gördük. Oyuncuyken birçok teknik adamla konuştum ve onlardan etkilendim. 24 oyuncusuna oyunu ezberleten teknik adam değerli. Futbolcuyu o hafta kullanmayacaksam ikna etmeliyim. İkna kabiliyetim yüksektir ve liderlik vasıflarım vardır. Oyuncuyu çok yakından takip etmelisiniz. Bizim burada küçük, samimi ve gerçekçi bir ailemiz var. Antrenmanı analiz ediyorum, ne yapacağımızı, ne yaptığımızı gösteriyorum. Oyunun şablonunun oturması sürecini iyi değerlendirdik. 8 numarada hiç oynamamış bir oyuncu ne istediğimi biliyor. İyi bir teknik adam ya da özellikli teknik adam her pozisyonda oynatacağı oyuncuya aktarı ve öğretiyi vermeli. Bu yüksek olmalı.
-Emre Belözoğlu'nun futbolu nedir?
Benim için iyi bir aşçı olduğumu söyleseler yeter. Az malzemesi var ama nefis yemek yapar desinler. Elimizdeki malzeme, pas oyununu oynamaya, üçüncü bölgede hareketli oynamaya müsait bir kadro. Geçen sene Trezeguet hamlesi doğru hamleydi. Salih Uçan'ın birkaç ayı boş geçmişti. Bizi fiziken ve mental anlamda hazırladı. Onun ne kadar hareketli olduğunu biliyorum. Şu an Salih neden milli takıma çağrılmıyor diye tartışılıyor. Yarışmacı kimliğe bürünmesinde biz geçirdiği sürecin etkisi elbette vardır. 6 aylık tecrübe onun için faydalı oldu.
"SIMEONE BİR ÖĞRETMENDİ"
Simeone çok agresif bir takım kurar. Rakipteyken oyunu organize eder. Bir oyuncunun profesyonel yaşantısının merkezine futbolu koymasını bilir. Fiziken oyuncuları da geliştirir. Ne paralara oyuncular satıldı. Onunla geliştiler. Bunları içeride de yönetirdi. Koke ilk antrenmana çıktığında 3 bin euro maaşla oynuyordu. Ama bu süreci yönettiler. Spor kültürüne sahip ülkelerin işi bunlar. Bizim derin problemlerimiz var. Oyuncu oradaki süreci biliyor. Nelere saygı göstermesi gerektiğini biliyordu. Bir hiyerarşi oturtmuştu Simeone. Bir oyuncunun hayatının merkezine futbolu koyması gerektiğini öğreten bir öğretmendi Simeone.
"G.SARAY'DAKİ ORGANİZASYON KALİTELİYDİ"
Popescu ağır bir oyuncuydu ama önde baskı yapıyorduk. Galatasaray'daki organizasyon kaliteliydi. Futbolcu kalitesiyle de birleşti. Elinizdeki hamurda da kalibre, yetenek olmalı. Biz baskı yapan bir takımdık. Suat abi tamamlayıcı bir 6 numaraydı. Çok zeki bir oyuncuydu. Çok gündeme gelmez ama 1.68 boy ile forvet oynamıştır. Benden kısadır bu arada (gülerek). 1.68 boyunda ön direkten gidip gol atan oyuncu var mıdır? Okan ağabey de farklıydı. Nereye giderse ben peşinden giderim. O kadar iyiydi.
"GALATASARAY'DA ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM"
Galatasaray'da çok şey öğrendim. Gözümüz karaydı, kanımız da deliydi. Her topa sokuyorduk ayağımızı. Kısa boylu oyuncular olsak da (Okan, Emre, Suat) yetenekli oyunculardık. Sonrasında futbol değişti. Daha fazla teknik adam üzerinden yapılanan bir model geldi.
"XAVI VE INIESTA'NIN OYUNU MATADORLUK"
Cruyff gelmiş geçmiş en önemli futbol adamlarının başında gelir benim için. 10-15 sene içinde yeni bir Barcelona çıktı. Teknik adam becerisi çok önemlidir. Xavi-Iniesta, Kevin de Bruyne gibi oyuncular çok üst düzey zeka koyuyorlar ortaya. Böylesine yüksek seviyede oynayan oyuncu elbette zevk veriyor. Onların oyunu matadorluk. Adamı sürekli koşturuyorsun, adam sinirleniyor. Madrid kazanmak için biz eğlenmek için oynarız diyordu sanırım Xavi. 'Bizim eve haftada 1 kez meyve girerdi' ama mutluydum der annem. Ben aklıma parayı getirmedim. Profesyonel bir meslek yapıyorsun. 30 yaşına gelmişsin. Ailen var, eşin, dostun var. Türkiye'de futbolcuların etrafında öyle insanlar var ki... Çocuğun imajından, parasından, ününden, her şeyinden faydalanır. Para benim için hiçbir zaman öncelik olmadı. Çalışmaya devam edeceğiz. Bizim için öncelik futbol oldu. İyi olduğunda zaten para da geliyor.
"HERKESİN KAPISI BİRBİRİNE AÇIKTI"
Rüyamda Yedikule'yi görürdüm. Zeytinburnu'nda çok farklı günlerim geçti. Büyüdüğüm sokakları gidip gezdim. O sokaklara arabalar girmezdi. Herkesin kapısı birbirine açıktı. Susadım mesela çocukken, en yakın evde su içebilirdim. Şimdi öyle mi? Güzel hatıralarım var tabi. Şu anda her şey farklı.