Konyaaltı Sanayici ve İş Adamları Derneği (KONYSİAD) tarafından bir otelde düzenlenen toplantıda ata sporu güreşin geleceği konuşuldu. Toplantının açılışında KONYSİAD Başkanı İlhami Kaplan, güreşin gelecek nesillere aktarılması ve başarılı güreşçilerin unutulmaması gerektiğini vurguladı. Etkinlikte dünya ve olimpiyat şampiyonlukları olan eski güreşçi Ahmet Ayık, 656'ncı Kırkpınar Başpehlivanı İsmail Balaban ve 657'nci Kırkpınar Başpehlivanı Orhan Okulu yer aldı.
OKULU: "ALTIN KEMERİN EBEDİ SAHİBİ OLMAK İSTİYORUM"
Güreşe başlangıç hikayesini anlatan Okulu, "Babamın teşvikiyle 8 yaşında başladım. 2000'de ilk katıldığımda minik boyda ikinci oldum. Her yıl kategorimde birinci oldum. 2013'te ilk baş kategorisinde ikinci, 2015'te altın kemeri kazandım. 2017'de ikinci oldum. Bu sene altın kemer nasip oldu. Kırkpınar'da altın kemeri yine kazanmak istiyorum. 3 yıl üst üste kazanarak, Antalya'nın ebedi kemer sahibi olmasını istiyorum" dedi.
"BİZİM OLİMPİYATIMIZ KIRKPINAR"
Okulu, Elmalı'daki yağlı güreşlerde 6 yıldır üst üste başpehlivanlığı kazandığını anlattı. Kırkpınar'dan daha eski olduğu bilinen Elmalı Yağlı Güreşleri'nde iki defa üst üste ebedi altın kemer kazanarak rekor kırdığını vurgulayan Okulu, "Elmalı'da ikinci ebedi altın kemer kazandım. Bizim olimpiyatımız Kırkpınar Yağlı Güreşleri. Kırkpınar'da 3 defa üst üste kazanarak, ebedi altın kemerin sahibi olmak istiyorum" diye konuştu.
"İSMAİL İLE KÜÇÜKKEN GÜREŞİMDE YENERKEN SAKATLANDIĞIMA ÜZÜLDÜM"
Er meydanındaki hatıralarından bahseden Okulu, küçüklüğünden itibaren İsmail Balaban ile rakip olduklarını anlattı. Baş boyuna kadar İsmail Balaban ile finallerde karşılaştıklarına değinen Okulu, "İsmail ile hep beraber güreştik. Küçük orta kategorisinde final güreşinde üzücü bir olay oldu. Küçükken İsmail ile güreşirken onun üstündeydim, sakatlandım. Arka çapraz bağım koptu. Bu biraz üzmüştü. Sakatlık üzücü, bu güreşte oluyor. Ama o zaman çok üzülmüştüm" dedi.
BALABAN: "GÜREŞ KÖYDEN ÇIKIŞ KAPIMIZDI"
İsmail Balaban ise ailesinde pehlivan olmamasına rağmen yaşadığı köyde güreşlere katılanların yönlendirmesiyle tesadüfen yağlı güreşe başladığını söyledi. Güreşe yaş olarak biraz geç başladığını anlatan Balaban, "17-18 yaşında güreşle tanıştım. Yağlı güreş için geç bir yaştı. Bizim köyden çıkış için bir kapıydı. İkizimle bu yola başvurduk. Antalya'ya geldik, düzenli antrenmanlara başladık. Daha sonra da başarılarımız derecelerimiz başladı" dedi.
''SİZDEN GÜREŞÇİ OLMAZ' DEDİLER "
Güreşe geç yaşta başladıkları için 'Sizden güreşçi olmaz, köyünüze dönün' gibi söylemlerle karşılaştıklarına değinen Balaban, "Sizden bir şey olmaz, güreşçi olamazsın, köyünüze dönün, diyenler çok oldu ama biz kararlıydık. İkizimle hayalimiz ikiz başpehlivan olarak tarihe geçmekti. İmkansızlıktan liseye gidememiştik. Sonra açık öğretimden liseyi bitirdik. Şimdi üniversite okuyoruz. İleride akademisyen olmak ve tecrübelerimizi genç nesillere aktarmak istiyoruz. Bu yıl çeyrek finalde elendim. Kırkpınar'da hedefim altın kemeri kazanmak. Tekrar Kırkpınar'da unvanımı kazanmak, altın kemeri kuşanmak istiyorum" diye konuştu.
"2014'TEKİ KIRKPINAR'DA YENİLMEM EN ÜZÜLDÜĞÜM AN"
Balaban, çayırdaki en üzüldüğü anı ise şu sözlerle anlattı: "2013'te baş kategorisinde ilk yılımda birinci oldum. 2014'te ilk turdan zorlu rakipler çıktı karşıma. Mehmet Yeşil Yeşil ile ilk günde zor ve uzun müsabaka oynadım. Osman Aynur ile uzun müsabaka yaptım. Finalde yorgunluktan kispetimi zor giydim. Sahada puanlamada Fatih Atlı'ya kaybettim. Finale kadar geldim ama bir yıl önce yendiğim rakibime yenildim. Gerçekten üzüldüm ve ağladım o zaman. 2014'teki Kırkpınar'da yenilmem üzüldüğüm an."
''BALABAN İLE OKULU BİR ARAYA GELMEZ' SÖYLEMİNE ELEŞTİRİ"
Balaban, 'Okulu ile bir araya gelmez' söylemine hak vermediğini kaydetti. Antalyalı iki başpehlivan olarak Kırpınar'da Antalya'yı temsil ettiklerini vurgulayan Balaban, Orhan Okulu ile deste boydan itibaren rakip olduklarını anlattı. Küçük boydan itibaren iki rakip olarak finalde mücadele ettiklerini kaydeden Balaban, "İkimiz dışında zorlandığımız rakibimiz yoktu. Bu rekabet olacak, rekabetin olduğu yerde başarı olur. Çok sıkı rakibiz ama neden aynı ortamda bulunmayalım. Bunlar konuşuluyor. Saha içinde el ense, tırpan olur ama saha dışında neden bir arada olmayalım. Son dönemde Antalya'nın çıkışı devam ediyor. Kıran kırana güreşler oluyor, kendi içimizde savaşıyoruz. Ama saha dışında bir oluruz" diye konuştu.
AYIK'IN HAYATINDAKİ EN BÜYÜK ÜZÜNTÜSÜ
Ahmet Ayık, olimpiyat, dünya ve olimpiyat şampiyonlukları kazanmasına rağmen spor hayatında en çok üzüldüğü müsabakayı anlattı. Ayık, şöyle konuştu:
"1966'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda herkesi tuşla yeniyorum. Rakibim de yenerek geliyor. Ben Rus rakibimi tuşla yenmeyi istedim. Göğüs çaprazına girdiğimde beni yatırdı ve puan aldı. Berabere kalsam ben şampiyon oluyorum. Ama puanla bizi yendi. 40 puanla Rus takımı birinci, 39 puanla Türkiye ikinci oldu. Berabere kalsak ben şampiyon oluyordum, Türkiye birinci. Spor hayatımda en üzüldüğüm bu. Hem kendim hem de milli takımımızı ikinci ettim. Yenilmezlik unvanım gitti."
Ayık, hayatını konu alan kitap yazdığını ve 1-2 aya kadar satışa çıkacağını söyledi.