Spor yazarları Fenerbahçe - Galatasaray maçını eleştirdi! "Alın başınıza çalın"
Trendyol Süper Lig'in 18. haftasında Fenerbahçe ile Galatasaray dev derbide karşı karşıya geldi. Zorlu mücadelede ezeli rakipler sahadan golsüz beraberlikle ayrıldı. Fotomaç Gazetesi yazarları, Fenerbahçe - Galatasaray maçını kalemlerine aldı. İşte o yazılar... | Fenerbahçe - Galatasaray haberleri
Ligi sezon başından beri domine eden F.Bahçe ve G.Saray arasındaki derbi, galip gelen taraf için yalnızca üç puan değil aynı zamanda Süper Kupa finali öncesinde psikolojik üstünlük sağlama maçıydı. Okan Buruk; son haftalardaki formsuz Mertens, İcardi'yle oyuna başlaması, orta saha dinamizmi olan, önemli maçlarda Torreira'yla çok iyi ikili oluşturan Kaan Ayhan'ın oynamaması, 60. dakikaya kadar sahada olmayan Mertens'e sabretmesi, 86. dakikada ikinci oyuncu değişikliğini yapması hem sahaya çıkan ilk 11 hem de oyuncu değişikliklerindeki yanlış tercihler, G.Saray'ın top ayağındayken organize olup hücum etkinliğini etkiledi. Hatta Oosterwolde gibi her an hata yapmaya müsait bir oyuncunun üzerine bir strateji bile üretememesi, G.Saray saha içi plansızlığının net göstergsiydi. İsmail Kartal da G.Saray'ın ön alan baskısıyla maça başlayacağını bildiği halde savunmadan topla çıkma şablonunu hiç oluşturmaması, hiç bunu denememesi, devamlı Livakovic'in uzun topla Dzeko'yu buluşturup orada dönen toplarla oynamak isteği bazen doğru olabilir. Tüm 90 dakika kendi saha ve 50 bin taraftarı önünde oynanan bu oyun tabii ki çok yanlış ve etkisizdi.
G.Saray'da sol bek Barış Alper, dinamizmi olan atletik bir oyuncu ama savunma refleksleri, pozisyon alması yetersizdi. F.Bahçe'nin bu kanadı doğru kullanmaması, burada hücum çeşitliliği, ikili üçlü kombinasyonlar yaratmaması kaldı ki keza aynı şekilde Ferdi ve Tadic de sol kanatta buna dahil olmak üzere saha içindeki hücumdaki en büyük kurgu eksikliğiydi. İki takımın piyasada market değeri 500 milyon euro'ya yakın bir rakam. Sahada kör döğüşü, sıkıcı futbol, oyuncuların art niyetli olup devamlı faul istemeleri, hiçbiri kendi yeteneklerini ortaya koyarak, fark yaratıp maçı kazanma becerilerini gösterme isteğiyle beraber buna akıl yormaları da yeterli seviyede olmayınca, belki de son yılların en kötü derbisi ortaya çıktı. Şimdi ülkede çoğu insanın söylediği 'F.Bahçe-G.Saray güçlü oyun oynuyor' dedikleri, bir oyuncu parasına Anadolu'da takımlar kurulup onlara karşı üstünlüğü yetenekli, kaliteli ayaklarla sağlamak hiçbir zaman güçlü oyun değildir. Ülkemizde oynanan maçlarda güçlü oyun diye bir şey yoktur. Güçlü oyuncularla kazanılan maçlar vardır bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.
ERMAN TOROĞLU – ALIN BAŞINIZA ÇALIN
İki takım Süper Lig'de şampiyonluğa gidiyor. Arkalarından kovalayan yok, yani rahatlar. Daha doğrusu arkalarına bakmıyorlar. Peki o zaman böyle bir maçta iki takım teknik direktörleri ne yapar, özellikle de Türkiye'de? Önce oynamayayım, önce bozayım. Yani oynatmamayayım. İki teknik direktörün de sahaya çıkarken kafalarında bu varmış ve bu 90 dakika devam etti. Yazıyı yazmaya başladığımda dakikada 86 idi. Bu dakikaya kadar faul adedi inanılmaz yüksek bir maç izledik. Yani maç iki dakikada bir durdu. İki dakikada bir duran maçta muhabbet de oldu. Dinlendiler, sonra tekrar faul yapmaya başladılar. Yani rezalet bir maç izledik, kalite olarak sıfır. Futbol olarak çok kötü. Efendim heyecan varmış. Alın başınıza çalın. Günah değil mi insanlar günlerini ve saatlerini size heba ettiler. Bakınız Almanya'dan gelen arkadaşlar var. Dikkatinizi çekiyorum, Babakız maçtan üç saat evvel… Karaborsadan kale arkasında bileti aldılar. Bin TL'lik bilete ne kadar verdiler? 10 bin lira. Yarım saat sonra o bilet 15 bin TL olmuş. Peki hani karaborsa yoktu. Hani Passolig vardı. Sahanın dışında bunlar olursa, sahanın içinde de futbol bu kadar olur.
Maçta yazılacak neler var? Teknik olarak hiçbir şey. Şunu diyebilirsiniz; hakem çok faul çaldı. Hakem olmayan pozisyonlara faul çalmadı, olanlara çaldı. Sen futbol oynamak istemezsen, devamlı faul yaparsan, çalacak… Aptal mı oynatsın başı belaya girsin! Sen iyi niyetliysen oynatır. Hakemin gösterdiği kartların geneli doğru. Sporcular rakiplerinden adam eksiltmek için bir şeyler yaptılar ama hakem onları yemedi. Maç berabere biterse iki takım teknik direktörü de üzülmez, futbolcular da üzülmez. Yöneticiler üzülmez, taraftarlar üzülmez. TFF'nin başı ağrımaz, üzülmez. Yani herkes mutlu. Ama biz seyredenler mutsuz olmuşuz, onları ilgilendirmiyor. Futbol kalitesi yokmuş o da ilgilendirmiyor. F.Bahçe ve G.Saray'ın berabere kalsalar arkalarında ellerini ovuşturacak takımlar olsaydı o zaman bu iki takım mutsuz olabilirdi. İlk yarı İcardi'ye yapılan bir hareket var. Yayıncı kuruluş bir kere gösterdi, bir daha göstermedi. Bu görüntüye ahkam kesmek için en az iki üç cepheden vermeleri gerekirdi. Veremediler mi, vermediler mi? Günahları boynuna. Haliyle beraberlik onların da işine geliyor tabii!.. Nitekim iki takım teknik direktörleri de uzatmalarda patır patır oyuncu değiştirdiler. Başımıza son anda bir bela gelmesin diye!
SERKAN KORKMAZ – ŞİŞ VE KEBAP
Dağ fare doğurdu. İlk yarı bittiğinde tüm Türkiye'deki futbolseverler boş gözlerle birbirlerine bakıyordu; "ne izliyoruz biz?". Hakem ve hocalar, iki ayaklı eşleşmenin(!) ilk maçıymışçasına gelişen oyunun 0-0 bitmesi için her şeyi yapmıştı adeta. İlk yarıda Icardi'nin bir penaltı beklentisi yaşadığı enstantane en heyecanlı andı. Başka bir hakem ve başka bir VAR ile bu pozisyonda penaltı (hatta bir de kırmızı kart) kararı çıkabilirdi. Soyunma odası dönüşü eziyete dönüşen maçın ikinci yarısının keyif vereceğine dair hiçbir umudum yoktu. 60 ile 75. dakikalar arası birkaç karşılıklı pozisyon ve topçular arasındaki gerilimle maça heyecan gelir gibi oldu.
80.dakikadan sonra maç yazı - turaya döndü. 85'te maçın en iyi performanslarından birini sergileyen , aldığı çok sayıda darbeyle yıpranan ve bir de sarı kartı olan Torteira yerini Kaan Ayhan'a bıraktı. İki ezeli rakibin hocalarının ilk on bir seçimleri ve oyuncu değişiklikleriyle son dakikalarda sahada çok beklenmedik gariplikte kadrolarla mücadele eden iki takım vardı. Sonuçta ne şiş yandı ne kebap… Hakem, rakip hocalar, herkes memnun… Suudi Arabistan'daki Süper Kupa finalinde de dün akşamki gibi bir derbi izleyeceksek rica ediyorum genç takımlarla (hocalar dahil) sahaya çıksınlar daha iyi. Şaka bir yana; İsmail Hoca da Okan Hoca da futbolcularına bol bol penaltı çalıştırsınlar bence. Benden söylemesi…
GÜRCAN BİLGİÇ – BUNLAR MI ŞAMPİYON?
Maç öncesinde ASpor'dayız "Satranç maçı olacak" dedim. "İki teknik adam analizleri nasıl değerlendirip, takımlarını nasıl kullanacak göreceğiz"… Son söz de Okan Buruk, İsmail Kartal'a "şahane" bir ders verdi. Büyük Takım hocasının nasıl düşünmesi gerektiğini, ezberlerinden neden vazgeçilmeyeceğini, baskıdayken oyuncularının nasıl davranması gerektiği tablo gibi astı. "Yenilmemek" ilk hedef olunca, Fenerbahçe soyunma odasından o meşhur "oyun gücü"nün çıkması da imkansız hale geldi. Sadece Fred'in yokluğu mu bu paniğin sebebi ? Öyleyse, sadece orta saha zaaflarından bahsederdik. Kaleye arkası dönük oyuncuya dalıp, sarı kart gören Osayi'den mi başlayacağız, ya da "Her lig'de oynar" dediğimiz Ferdi'nin ayaklarının birbirine dolaşmasından mı.
Szymanski, Cengiz ve İrfan Can'ın ilk 45'i serseri mayın gibi. Ne yapacaklarını bilemeden, kendilerinin farkına bile varamadan oradan oraya koştular. Sezonun çözümü ve problemi nedeniyle maç berabere bitti; "İcardi yoksa, gol yok"… Yani; satranç derken "tavla" seyrettik… Kadıköy'de rakibe yüzde 60 topu vermek, bir derbi maçı için oyun karakteri değil. İrfan Can'ın merkeze alınması bir hamle. Tutmadığı ortada, 45'i bekleme. İsmail Yüksek'in girmesiyle direnç arttı. Maçta rekor faul yapılmış. Öyle bir şey yok. Maçı "başım belaya girmesin" diyen hakem yönetti. Kendini yere atana düdüğü çaldı. Arda Kardeşlerin "yangın söndürücü" profili de devredeydi. Fenerbahçe baskı yaptığı an, "hoooop" bir faul ile topu taşıdı öbür sahaya. "Şampiyon olacak takımı" seyretmek amacımızdı. Bunlar mı Türkiye'nin en iyisi. Küçük hedeflerin, çapsız fikirleri vardı sahada. Tüm dinamikleriyle...
LEVENT TÜZEMEN – KIRMIZI KART PENALTI
F.Bahçe öncelikle yenilmemek üzerine oyunu planladı ama kontrol G.Saraydaydı. Daha etkili hücum eden ama final vuruşlarında maalesef etkili olamayan bir G.Saray vardı. İsmail Kartal da Okan Buruk da 'ne şiş yansın ne kebap' durumuna düştü. İki teknik adam da maça müdahale etmek ve oyunu değiştirme konusunda yeterli hamleleri yapamadı. G.Saray, Cengiz Ünder oyundan çıkana kadar orta alanın kontrolünü elinde tuttu, İrfan Can kanada geçince F.Bahçe nihayet atak yapmayı aklına getirdi. Sonuçta G.Saray, bir derbide rakibinden daha etkili ve üstün oynadı kaybetmedi. İsmail Kartal yenilmemeyi 'nasıl olsa devreyi lider bitirdik' diyerek kılıfına uydurabilir.
Tadic, Dzeko ve Szymanski çok etkisiz kaldı. Aslında maçın kahramanı Icardi'ydi. Niye mi? Djiku'nun bir G.Saray hücumunda Icardi'ye attığı yumruğun karşılığı net kırmızı kart ve penaltıydı. Hadi Arda Kardeşler göremedi, VAR'daki Mustafa İlker Coşkun'un da galiba gözüne çapak kaçtı! Arda Kardeşler düdüklerini fazla kullanarak derbinin temposunu da hızını da mücadelesini de düşürdü. Arda Kardeşler, 'aman derbi üstüme kalmasın' endişesi ile en ufak temaslara ışık hızında düdük çaldı. Barış Alper çok çalıştı, iyi mücadele etti. Ziyech, Ferdi'nin çok fazla hücuma çıkmasına izin vermedi. Lucas Torreira yüreğini sahaya koydu ve savaştı. Kerem Demirbay teknik kalitesi ile öne çıkarken 3 tane şutta maalesef kaleyi bulamadı. Nelsson-Abdülkerim ikilisi sakin ve riske girmeden oynamaya özen gösterdi. Zaman zaman Abdülkerim topla dripling yaparken pas hatalarına da neden oldu. Ama derbinin tecrübeli kalecisi Muslera zihinsel olarak çok sakindi telaş yapmadı, zamanı doğru kullandı topu oyuna sokarken hata yapmadı.
EMRE BOL – KORKAKLAR
İki takımın kadro değeri tam 13,5 milyar TL… Lakin ilk yarıda oynanan oyun benim paramla 5 kuruş etmez! Hem İsmail Kartal hem de Okan Buruk birbirlerinden öylesine korkmuşlar ki; iki tarafta bekleyerek başladı. Hakem Arda Kardeşler 20 faul çaldığı ve topun oyunda 22 dakika kaldığı ilk yarıda verdiği 1 dakikalık uzatma resmen komediydi. Süper derbi diyoruz, sadece maçın yarısını izleyebiliyoruz. Rezalet bir karşılaşmaydı ve iki takım oyuncuları da utanmalı. Bana bu maçta Dzeko, Szymanski, İcardi, ya da Kerem'i göstereceksin. Başka karşılaşmada ne yaparsan yap!
Düşenin yerden kalkmadığı, düdük tiryakisi hakemin bu pozisyonlara müsade ettiği derbiden zaten bir şey çıkacak hali yoktu. İsmail Kartal ve Okan Buruk ikiniz de korkaksınız. İkiniz de milyon euro'luk takımlarınızın oynamasına müsade etmediniz. Dikkat ederseniz yazımda teknik taktikle ilgili pek bir şey yok. Neden acaba? Şu maça para verip giden taraftarlara hakikaten acıyorum. Boşa verilmiş paralar… Ne Fenerbahçe ne de Galatasaray taraftarı memnun… Memnun olan 1'er puanı cebine koymayı kar sayan teknik adamlar… Bu kadar sarı kartın olduğu karşılaşmada bir tane bile kırmızı çıkmaması hakemin ne kadar uyanık olduğunun bir göstergesi… Sahada futbolcularda çok sağlık ekiplerini gördük. Nasıl olduysa hiçbirinin durumu riskli değildi! Bundan sonra çalın, oynayın. İstediğiniz zaman…
ZEKİ UZUNDURUKAN – SÜPER KUPA FARKLI OLUR
İlk yarıda daha iyi oynayan, daha çok topa sahip olan taraf konuk Galatasaray'dı. Derbinin 23. dakikasında Djiku'nun ceza sahasında İcardi'ye yaptığı harekete bana göre penaltıydı. Hatta bu pozisyonda kırmızı da çıkabilirdi. Arda Kardeşler cesaret edemedi. VAR da sorumluluk almadı. İlk yarıda sahanın yıldızı Barış Alper Yılmaz'dı. Hem Cengiz Ünder'e adeta göz açtırmadı. Hem de Osayi Samuel'i neredeyse her pozisyonda geçti. İcardi'ye top gelmedi tamam da. Biraz daha hareketli olması lazım. Fenerbahçe'nin ise bu kadar hücum ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıkmasına rağmen net bir gol pozisyonuna girememesi düşündürücü. Evet bunda Galatasaray'ın iyi savunma yapması etkili oldu. Özellikle de Nelsson'un müthiş kademeleri dikkat çekiciydi. İlk yarının özeti aslında Kerem Demirbay'ın 43'te attığı füzeydi. Top fişek gibi kaleye gittiği için Arda Kardeşler, Livokovic'in topa dokunuşunu göremedi. İlk yarıda iki takım da gol pozisyonu bulmakta zorlandı. Çünkü risksiz bir futbol oynamayı tercih ettiler.
İsmail Kartal, ikinci yarıya başlarken İsmail Yüksek hamlesi yaptı ve ilk yarının etkisiz isimlerinden Cengiz Ünder'i kenara aldı. İkinci yarıya da daha iyi başlayan taraf Galatasaray'dı. Kerem Demirbay kaçırdı. Sonrasında net bir pozisyona giren Szymanski'nin vuruşu az farkla auta gitti. 60'tan sonra Fenerbahçe daha iyi oynamaya başladı. Okan Buruk hemen hamle yaptı. Mertens'i çıkarıp, Zaha'yı oyuna aldı. İcardi kafasına atılan bir topu, çok müsait pozisyonda auta attı ve net bir pozisyonu gole çeviremedi. Oyunun son bölümünde iki takım da riskler alınca pozisyon üzerine pozisyon izlemeye başladık.
Yorgunluk başladı, oyuncular gerildi, tansiyon yükseldi. Abdülkerim'in 1 metreden kafa vuruşunda Livakovic mucizevi bir kurtarış yaptı. Derbide dakikalar 90'ı gösterirken Muslera'nın akıllarda kalan bir kurtarışı yoktu. Bu sezonun en çok faul yapılan (45 faul) maçını izledik. Derbi 'Bu da kaçar mıydı?' diyebileceğimiz bir pozisyona sahne olmadı. Süper golcüler İcardi ve Dzeko etkisiz bir futbol ortaya koydu. Böyle olunca gol sesi çıkmadı. İki takım da Süper Kupa maçı öncesinde 'tabela moralsizliği' yaşamadı! Sırada iki takımın Riyad'da oynayacakları Süper Kupa maçı var. Bu kez işin içinde bir de çok değerli bir kupa var.... SÜPER KUPA!