"Bugüne kadar birçok isimle çalıştım. Çoğuyla dostluğum bulunuyor. Ben, birlikte çalışılması hem kolay hem de zor bir insanım. Kolaydır çünkü başkalarının hayatını kolaylaştırırım, emeğimi paylaşırım, çözüm üretirim, çok alışırım. Çünkü burası benim kulübüm. Taşı, toprağı, çiçeği, çöpü benim meselem olmalı. Sahip çıkmalıyım. Sahasını, bütçesini düşünmek zorundayım. Bugüne kadar kendi ücretimle ilgili bir kez konu açmadım, gündem oluşturmadım. Parayla pulla bireysel bir işim olmadı. Ben, bu ülkede Çocuk Esirgeme Kurumuna tarihi bir bağış yaptım. Bırakın bir plaket vermeyi, 'Niye teşekkür etmediler.' diye mesele bile etmedim, bir tek kelime bile söylemedim. Bugünden bahsetmiyorum ama genelde pek çok yönetici, başkan için kendi kredimden harcadım. Helal olsun, yine yaparım. Diğer yandan benimle çalışmak zordur. Çünkü beklentilerim yüksektir. Bu beklentiler de kendim için değil kulübüm için. Oyuncunun performansı kadar tesisin düzeni, temizliği, çim beklentim yüksektir. Maça hazırlandığım ekibimin katkısından, akademideki çocukların ailelerinin nerede oturup, bekleyeceğine kadar beklentim yüksektir. Mücadele etmeden kaybetmeyi hiç sevmem ve kabullenemem. Kulübümün başarısı için elimden gelenin fazlasını yaparım. Burada anahtar iki kelime var. Bunu yaparken de iki şey ararım. Birisi güven, diğeri samimiyet. Bu ikisi varsa her şeyi üstlenirim, yoksa mesafemi koyarım. Galatasaraylılığı ve Galatasaray değerlerini Metin Oktay, Selahattin Beyazıt, Turgay Şeren, Coşkun Özarı, Mustafa Pekin gibi sayacağım birçok isimden öğrendim. Galatasaray'ın seçilmiş başkanına ve yönetimime yaklaşımım da bu öğrendiklerim çerçevesindedir. Diğer yandan Galatasaray kültüründe saygı çerçevesinde farklı fikirlerle bir arada olabilmeyi bilmek de vardır. Kimi konuda aynı düşünmüyor olabilir, aynı davranmıyor da olabiliriz ancak fikri hür bireyler olarak kültürlerimiz farklı da olsa değerlerimiz ortaktır."