Kazanma alışkanlığı
30 Mart 2016, Çarşamba

AHMET ÇAKAR

Kazanma alışkanlığı

Çok tuhaf bir milli takımız... Mesela dün geceki Avusturya maçı bir puan karşılaşması olsaydı pekala şunları derdik:
Tek bir gol pozisyon yakalamadan Avusturya'yı Viyana'da 2 gol atıp yenmeyi bildik. Peki diyeceksiniz ki, "Gol pozisyonu bulamadık da nasıl iki gol attık?" Cevabı çok basit. Biri dünyanın en iyi frikik ustalarından biri olan Hakan Çalhanoğlu'nun frikiği diğeri de Avusturya Milli Takım kalecisi Ramazan'ın (yanlış okumadınız Ramazan) Arda'nın önüne bıraktığı ve 'Al da at' dediği pozisyon. Bunun haricinde üreterek, pas yaparak rakip kaleye gidemedik. Cenk Tosun didindi durdu, hepsi o...
Buna karşılık takım savunması için de iyi şeyler söyleyemeyiz. Adamlar defansımızın arkasına o kadar çok top attılar ki... Hele hele ikinci yarının başında Avusturyalı Arnautovic'in kaçırdığı top gol olsa maçı kaybederdik. İlk yarıda soldan inanılmaz şekilde geldiler. Gökhan Gönül yalnız kaldı, Hakan Çalhanoğlu da istenildiği seviyede ona yardımcı olamadı. Tabii ki golü yiyiverdik. Orta saha oyuncularımızda bir tuhaflık var. Dün geceki takımın en iyilerinden biri olan Arda Turan'ı dışarda tutarsak topla giden, rakibi eksilten, aralara oynayabilen tek oyuncumuz yok. Oğuzhan Özyakup da Beşiktaş'taki formundan bir hayli uzaktaydı. Acaba yaşlı kurt Emre Belözoğlu sadece turnuva için Milli Takım'a dönmeli mi?
Dün gece asla iyi oynamadık. Pozisyon bulmadık, acemice pozisyonlar verdik ama yine kazanmasını bildik. Kazanma alışkanlığımız devam ediyor. Ama benzeri oyunları turnuvada da oynarsak bir de bakmışsınız, 5'lik oluvermişiz.
Bu tür maçların ciddi yan etkileri var. En önemlisi de sakatlıklar... Danimarka'da Kjaer sakatlanmış. Volkan Şen sakatlandı. Bu tür özel maçlarda sakatlanan oyuncular liglerde de özellikle şampiyonluk yarışında ciddi eksikliklere yol açabiliyor.

BİZE ULAŞIN