Tek derdimiz vuvuzela olsaymış...
Önce Paris şimdi de Brüksel'deki terör saldırıları elbette ki yüzbinlerce taraftarın toplanacağı ve 30 günde 51 maçın oynanacağı Fransa için büyük bir tehdit oluşturuyor. Paris'in travmasını daha beyinlerinden atmadan Brüksel ile sarsılan Avrupa'nın sınırların olmadığı, basit bir kimlikle ulaşılan Fransa'da güvenliği nasıl sağlayacağı elbette ki büyük bir problem gibi duruyor ama unutmayalım ki Brezilya 2014 Dünya Kupası öncesinde de "Bu finaller kana bulanır, ülkede tepki çok" diyenler vardı. UEFA cephesinden "bazı" maçların seyircisiz oynanma ihtimali yönünde gelen açıklamalar ise Euro 2016'ya gölge düşürür. Bu "bazı" maçlar için Türkiye'nin adını anacak olanlar varsa; mutlaka bizden gereken cevabı alırlar. Euro 2016'daki 51 maça ev sahipliği yapacak stadyumları ya da taraftar toplanma alanlarını korumakla güvenlik problemi çözülmüyor maalesef... Ulaşım ağından, otellere, restoranlardan, kafelere, kalabalık caddelere... Terörün örmeye çalıştığı korku ağından sıyrılıp Fransızların da "Erteleme olmaz ama belki maçlar seyircisiz oynanır" fikrine kendilerini alıştırmamaları gerekiyor.
Euro 2016 öncesinde Milano'da Şampiyonlar Ligi finali, Basel'de Avrupa Ligi finali var. Büyük maç diyorsanız, yakın tarihte 2 Nisan'da Barcelona-Real Madrid'in oynayacağı El Clasico var. Tek dileğimiz elbette bu dünyada bir tek insanın bile burnunun kanamaması ama hayat gerçeği bize şu fotoğrafı gösteriyor. Euro 2016, futbol tarihinin en tedirgin, en endişeli, yüreklerin ve beyinlerin en gergin olduğu turnuva olacak. İnsan, 2010 Dünya Kupası'nda o gürültüsünden şikayetçi olduğumuz vuvuzelaları bile özlüyor. Tek derdimiz keşke vuvuzela olsaymış bu dünyada...