Beşiktaş kendi evinde Kayserispor maçını kaybetse ya da berabere kalsa ne olurdu? Bu soruya verilecek cevap, sanırım çok bilinmeyenli denklem gibi. Trabzon yenilgisi ve Brugge beraberliğindeki vasat oyunun ardından ortam gerilmişti. Hem fiziksel hem psikolojik yorgunluğun net olarak hissedildiği, taraftarı heyecanlandıran ilk unsur; uzun bir aradan sonra Cenk, Aboubakar, Ghezzal üçlüsünün aynı anda 11'de sahada olmasıydı. "Ne varsa eskilerde var!" dercesine… Recep Uçar hoca deplasmanda olduğunu unutup tempolu, sert, fiziksel bir savaşa girse belki ilk yarıda yorgun Kartal'ı sarsabilirdi. Ancak sakin kalmayı, riske girmeden 4-2-3-1 ile kontrollü ataklar yapmayı tercih etti. Bunun ödülünü ikinci yarının başında Thiam'ın asistinde Mane ile de aldı. Fakat Beşiktaş, orta sahası sert pres yememesine, Ghezzal derinlemesine ortalar yapmamasına, duran topla 56'da Aboubakar'ın golüne rağmen Kayseri'yi çözemedi. Altı dakika sonra uzun topla ceza sahasına sokulan Chamberlain'ın kontrol edip sonrasında attığı gol, yeni bir tarzın izlerini, İngiliz futbolcunun da "Ben buradayım" diye meydan okumasını taşıyordu. Bundan sonraki maçlarda arkadaşlarından top isterken dünkü kadar efor sarf etmez! Chamberlain'in bu oyun zekâsıyla giderek yükseleceği görüşümün arkasındayım. İkinci baharını Beşiktaş'tayaşayacak… Beşiktaş'ta duygular karışık dedik. Maç bitimi "Yönetim istifa" sesleriyle "üçlü çektirme seremonisi ardı ardına geldi. Beşiktaş 3 puandan ötesini kazandı. Derin bir nefes aldı.