Hatırladılar!
Maçta çalınan ikinci düdükte hakem orta sahayı işaret ediyordu. Birincisini başlama vuruşu için yapmıştı. Her maçın ayrı hikayesinde Moussa Sow'un destansı sayısı, tüm 90 dakikaya hükmetti.Mourinho bir Türk atasözü ile kenardan bakıyordu takımına; "Kötüye gitmeye görmesin işin, muhallebi yerken kırılır dişin..." Havalıyım-cıvalıyım; daha 53 yaşındayım derken, "gık" bile dedirtmeden, tabelaya 1-0'ı astılar. Hesaplanamaz veya ön görülemez bir golle grubun en kritik maçına hükmetmeye başladı Fenerbahçe. Aynı vuruşun acısını Süper Lig'de Galatasaray ve Beşiktaş da yaşamıştı ama Moussa'nın maç boyunca yaptığı tek olumlu şeyin, "en önemli şey" olması da futbolun ayrı cilvesi.
Bundan sonrasına baktığımızda istatistikler 70'e 30 United yazıyor. Yani; top hep onların olmuş, hep onlar bir şeyler yapmaya çalışmış ama... Burası çok önemli; "Ama yapamamışlar..."
Volkan Demirel'in kalesine gelmeye çalıştılarsa da, çok organize ve konsantre bir defansif anlayış ile karşılaştılar. Mourinho muhtemelen "otobüs çektiler" diyecektir. Kendisinin çokça yaptığı gibi. Tabelayı ele geçirmek aslında maça hükmetmek, sonrasında topun kimde olduğu önemli değil.
Bir saptama da yapmak gerekir elbette. Pogba-İbrahimovic değişikliği ile birlikte aslında Manchester'ın da oyun aklının soyunma odasına gittiğinin altını çizelim. Siyahi Fransız'ın organizasyon kapasitesine karşılık, İbrahimovic'in hücum becerisini eşleştiremedi United.
Advocaat'ın "hinliği" Emenike'yi oyuna almasıydı. Muhtemelen gidişata göre planlanmış bir değişiklikti. Lens'in rakip kaleciyi bile seyirci yaptıracak güzellikteki frikik golünün ardından, "Tam O'na göre" bir ortam oldu. Üç tane fırsatı kaçırdı. Destan sadece Sow'un mucizesinde kalmayabilir, tabelaya da yazılabilirdi yani...
Bu sadece bir galibiyet değil, Advocaat'ın da, oyuncuların da yeniden doğması, büyük takım olduklarını hatırlamasıdır. Birlikte olduklarında başarabildiklerini anladılar. Bundan sonra başka olacaklardır. Bir de taraftar tribünlere dönerse, eksikler tamamlanır.