Farkı fark etmek!
İlk 45'te Osmanlıspor'un tuzağında kaldı Fenerbahçe. İki hızlı oyuncuya atılacak toplar üzerine kurulmuş, alan daraltmaya yönelik savunma kurgusuna "yatan yerden kalkmasın" komutu da eklenmişti. Oyunun tempo kazanmaması adına daha önce de izlediğimiz klasik "bozma" hamlesi. Kalecinin topu oyuna geç sokması, her şeyin "ağır çekime" bağlanması, maçın havasını da etkiledi, tribünlerin oyuna girmesini de.Bu uyuşukluktan çıkma adına Valbuena'yı oyuna almak çaresiz oyunun tek çaresiydi. Hem tribünlere heyecan geldi hem de rakibe tedirginlik. Bu karar aksiyon olarak fayda getirmese bile, takımın geri kalanı için de "saldırıyoruz" anlamı taşıyordu.
Yine de gol duran toptan geldi.
Öne geçmek farklı bir taktiği getirecekti Fenerbahçe için ama İrfan Buz'un puanı "oynamamakta" arayan düşüncesinin bitimi demekti. Bu dakikadan itibaren genişleyen alanlar geldi ve top kayıplarının etkili ataklara dönüştüğü özlenen dakikalar seyredilmeye başlandı.
Maçın başlangıcında veya devamında Kocaman için söyleyeceğimiz olumlu tek kelime yok.
Kendisi "kazanan" takım istiyor ama her maçın kendi "duygusu" olduğunu hala görmekten kaçınıyor. Aatif'ın cezalı olmasa bile oynamaması gereken bir maçtı bu. Kapanan rakibi duran toplarla açacaktı çünkü. Ve bunları en iyi kullanan iki silahını (Ekici - Valbuena) kulübede oturtuyordu.
Hep rakiplerin özelliklerinden bahsediyor.
Saygı duymak doğru bir yorum ama küme düşmeme mücadelesi veren rakibi üç ofansif (Serdar, Batdal, Umar) oyuncu tercih ederek kazanmanın fırsatını arıyor.
Aykut Hoca hala "dengenin" peşinde.
Hamleleri yapmasa bile maçı kazanabilirdi.
Ama anlaması gereken bir durum var; sadece koşan oyuncularını seyretmekten, topu rakipten çabuk alan takımı izlemekten kimse keyif almıyor. Zeka kalitesinin, koşu mesafesinin çok altında kaldığı, galip gelinen bir oyuna elbette biz de saygı duyacağız ama beğenmeyene, izlemek istemeyene de bu tercihleri yapanlar, "eyvallah" demeli.
Rakamlar "Dört maçtır gol yemedik" diyorsa, bu takımın yerli yerinde ve doğru oynadığı anlamına gelmemeli. Aykut Kocaman, böyle söyleyenlere inanmamalı...