Ah-vah demeden!
İlk yarıda mücadele eden, ikincisinde de oynamaya çalışan bir takım denedi Erol Bulut. Geçen senenin sınırlı orta saha üçlüsüyle direneceği belli olan bir takıma karşı oyuna girmek, hangi analizin sonucu merak ettim ayrıca.Tempo isteğine ayağa isabetli paslarla karşılık veren Hatay, 9 kişi kaldığı anda bile rakibine bunu hissettirmeyecek kadar çalışkan ve sistem sahibiydi. Hep aynı şeyleri deneyerek, sağdan-soldan bindirmelerle yapılacak hatanın peşine düşen oyun düzeni içinde, ceza sahası içinde topa dokunacak kalabalığı da oluşturamadı Fenerbahçe. Devrede hamleler beklenen gibiydi. Sosa topun kontrolüne geçti ama önce Ferdi-Thiam, sonra da Deniz-Sinan kanatlarda verimli olmaktan uzak kaldılar. Git, duvara çarp dön. Sonra yine gitmeye çalış.
13 transferin yapıldığı bir sezonda, geçen seneden daha farklı bir görüntü oluşturmuyorsanız, bu büyük problemdir. Frey'in oyuna girmesi bile beklendi. Bunlar gecenin kesin sözleri. Sonrasına geldiğimizde ise kadro rekabetinde taşların yerini belirleme aşamalarında, Erol Bulut'un kimle yoluna devam edebileceğini ise göreceği maçlar bunlar. Hiç öyle "ah-vah" demeye gerek yok. Bu takımın her rakibe hükmedeceğini görüyorsunuz. Problem birlikte oynamak veya buna çalışmak. Sinan veya Deniz Türüç kurtarıcı değiller. Ozan Tufan fark yaratan oyuncu olsaydı, geçen sene yedincilikle de bitmezdi. Thiam hâlâ ayağında top tutamıyor, forma şokunu yaşıyor. Lemos ve Valencia'nın hakkını da vermek gerekir. Valencia dün Türk hakemliği ve rakipleriyle de tanıştı. Kafasının hizasında gördüğü kramponların yanağına yapışmasının kartsız geçtiğini gördü. Ayağına top geldiğinde temassız, darbesiz hareket edemeyeceğini de gördü. Hatayspor ve Ömer Erdoğan, ayağa kalkıp alkışlanmayı hak ediyor. Evet, kendi sahasında bekleyen oyunu bozan bir taktikle oynadılar. Müthiş bir pas köprüsüne, alternatif oluşturan oyuna sahipler. Dik duran bir takım seyredeceğiz bu sene.