Kötülerin maçı!
G.Antep'teki 90 dakika hakkında yazılacak çok şey var. Kazanılanlar değil kaybedilenler üstüne. Zor süreç sonrasındaki "kırılma" maçına çıkarken, geçen haftaların kazanımlarının nasıl kaybedildiğini seyrettik aslında. Şampiyonluk bir süreçtir ve iyi yönetilmesi gerekir. Elbette iniş-çıkış olacak. Bu noktada kenar yönetimin görevi bu dönemi en doğru şekilde yönetmek. Bazen sistem değiştirirsiniz, bazen de ivmeyi.Fenerbahçe'nin lige damga vuran en önemli özelliği ön alan baskısıydı. Antep'te bırakın baskı yapmayı, yediği baskıdan çıkamayan bir takım gördük. Tıpkı kaybettiği diğer maçlarda olduğu gibi. Arao-Crespo ikilisinin mücadelenin ötesine geçemediği üst düzey mücadelelerde, oyun aklına muhtaçtı takım. İkili çok koştu ama üretmedi. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra da üretmedi. Jesus hangi futbol verilerinde Lincoln'ü Arda'nın önünde gördü. Futbolun doğruları ile oyunun gerektirdikleri arasında bir kıvılcım gerekli. Ezberin dışına çıkmayan ve Başkan'dan sürekli transfer isteyen teknik adam aklıyla, başkalaşma bekledik. Çok da bekleriz. Son maçlardaki yenilgileri "yol kazası" veya "olur böyle şeyler" diyerek yorumladık. G.Antep'te "kazanacağım" diyen bir takım mesajı yoktu. Mental olarak da diplerde oyuncular. Bunu fark edemeyip, çözemeyen de Jesus
Samet Akaydın ilk maçında "büyük takım" oyuncusu gibi sakin ve akıllıydı. Altay ve Ferdi iki pozisyonda oyunun kaderini değiştirdiler. Valencia attığı goller ile "ben buradayım" dedi, yeniden.
Son kelimeler MHK'ye.. İki takım için de felaket bir hakem izledik. Kürşad Filiz ne futbolu biliyor ne de kart değerlendirmesine sahip. Fenerbahçe "yola devam" dedi bu galibiyet ile… Bu kez Jesus değil, oyuncular maçı yönetti.