Beşiktaş bu ligin de takımı!
Uluslararası düzey dediğimiz seviye, tam da böyle bir şey... Daha yüksek tempo, daha az zaman, daha az alan, daha sert ve dengeli bir savunma. Farklıdır Şampiyonlar Ligi... Böyle bir ortamda dengeli ve güvenli oyun başlangıçları çok doğaldır. Bu anlamda Gökhan İnler-Atiba orta sahası güvenli ve doğru bir orta sahaydı bence. Bunun yanı sıra sol kenardaki Adriano-Caner tercihi de bu anlamda daha güvenli diye düşünülebilir. Rakibi karşılarken belki evet ama ilk yarıda yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Tempo demişken tempo yükseldikçe kaybolan bir Oğuzhan izledik. Kendisi için çok önemliydi bu.Sadece ikinci yarı değil, ilk yarıda da Beşiktaş'ı iyi bulduğumu söylemeliyim. Yükselen temponun içinde kalan bir Beşiktaş vardı. İkinci yarıda öne doğru yapılan işlerde daha çok etkiliydi. Enteresan olan şeylerden biri üç gün önce bir lig maçı oynuyorsunuz, 7 farklı oyuncuyla Şampiyonlar Ligi'ne çıkıyorsunuz. İşte ben bunun adına tam da arzu edilen geniş kadro derim.
Şampiyonlar Ligi'nde Lizbon'da Benfica ile oynuyorsunuz. Tabii ki pozisyon vereceksiniz. Burada gol bile net bir pozisyon sayılmaz. Stoper ve kaleci hatası diyebiliriz. İki pozisyon verdik ama üreten bir Beşiktaş vardı. Hücumdaki üretkenlik başrolü Quaresma'ya verilmişti. O yeterli miydi? Bence değildi. Oyunda bu kadar kalmasında maçın Lizbon'da olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum.
Talisca'nın oyunu anlatılırken tanıyanlar hep, "Hep uzaktan şutları vardır" cümlesini söylerdi. Bunun ne kadar doğru olduğunu bu kadar kritik bir anda bir kez daha gördük. Sadece gol için değil, oyun etkinliği olarak da ligdeki maçından daha iyi bir Talisca vardı. Hep tartışılır, 'Kiralık oyuncu kiralık oynadığı takıma karşı oynamalı mı, oynamamalı mı?' diye... Futbol öyle bir oyundur ki hiç kimsenin aklına gelmez bile o anda, ne oynayanın ne de rakibin. Bunu bir daha görmüş olduk. Birinci sınıf bir vuruş kalitesi vardı. Bu golle gelen bir puan o kadar önemli bir puan ki Devler Ligi serüveninde bunun değerini çok daha iyi anlayacağız.