Şenol Güneş başarmak zorunda
Süper Lig'de aranın başlamasıyla beraber herhalde bu süreçte en çok merak edilen takım Beşiktaş. Şenol Güneş tercihiyle gelen heyecanın Dünya Kupası sonrası devam etmesi elde edilecek başarılara bağlı. İlk göreve geldiği zaman bile Şenol hocanın üzerinde bu kadar stres ve baskı yoktu. Beşiktaş'ta herkes transfer beklese de Şenol Güneş, Antalya kampı sonrası oynanacak 3-4 maçın ardından karar verecek. Bu nedenle genç yetenekleri takip ediyor ve kampa 4 futbolcu götürecek. Akıllara madem gençler bu kadar önemli "Neden Serdar Saatçı (Braga/1.5 milyon Euro) ve Emirhan İlkhan (Torino/ 4.5 milyon Euro) gitti?" sorusu gelecek.O günlerde Güneş olsaydı herhalde menajerler Ümraniye'de cirit atmaz ve bu gençler de Beşiktaş'ın bünyesinde kalırdı. Elin yabancı teknik direktörü Valerien İsmael hiçbir şeyi umursamadı. Bugün var, yarın yoktu ve nitekim paraları aldı gitti. Güneş için takımdaki birinci sorun; iletişim. Oyuncular arasındaki kopukluk. Bunu Antalya kampında tedavi etmeyi planlıyor. Mevcut kadroyu Güneş yapmadı. Eldeki malzemeyle neler olabileceğini Antalya kampı ve sonrasındaki maçlar belirleyecek. Ümraniye'ye hakim olan bir teknik kadro, başarı için bir basamak yukarı çıkabilir. Özetle Beşiktaş taraftarının beklentisi çok büyük ve Şenol Güneş de bunun farkında. Zaten başarısız olursa hoca da Ahmet Nur Çebi yönetimi de sancılı bir döneme girer.
VİSCA İLE BİRLİKTE ATMOSFER DEĞİŞİR
Bir takım için bazı özel futbolcular vardır. Mesela Trabzonspor'da Edin Visca... İlk yarı boyunca bordo-mavili takımın en çok aradığı isim oydu... Şimdi idmanlara başladı. Abdullah Avcı o bölgede Abdülkadir Ömür, Yusuf Yazıcı, Djaniny ve Trezeguet'yi denedi. Ama ne yapsa olmadı. Sağ kanat, "Ben Visca'yı istiyorum" diye bağırdı. Trabzonspor 45 günlük ara sonrası yolculuğa yeniden başlayacak. Üstelik de Fenerbahçe maçıyla.. Visca'nın dönüşüyle, Avcı'nın söylediği gibi takım canlanıp, bir de üzerine F.Bahçe maçı kazanılırsa geçen sezonki atmosfer geri döner.
SERVİSTE GEÇEN 3 SAAT
Keskin bir kalem, gazetecilikte referans noktasıydı. Yazıları, TV programları ve dergicilikte geçen yılları. Hıncal Uluç, "Bugün ne yazdı?" diye merak uyandıran bir adamdı. Bize eleştirilerini dört duvar arasında değil, köşesinde yapması bir tercihti. Canımız yandı ama her seferinde ders çıkarıp bir ustanın öğütlerini kulağımıza küpe yaptık. Nitekim bir gün kendisini servisimize davet etmiştik. Ekip olarak 3 saat beraber olduk. O öğütleri canlı canlı dinlemek hepimiz için güzel bir anıydı. Arkadaşlarım sormuştu, "Hıncal ağabey, gazeteler olmasa internet ve sosyal medya içeriik üretemiyor. Biz sayfaya iyi haberler koymak için saatler harcıyoruz. Bu haksızlık değil mi? Gazetecilik mesleği ucuzlamadı mı?" diye. Yanıt çok kısaydı: "Siz işinizi yapın. Bin adet gazete satılsa bile. Gören görür, okuyan okur." Allah rahmet eylesin.