Marquez’in romanı
Büyük usta Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanının kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceğini ilk sayfalarda öğrenirsiniz. Marquez'in eşsiz kalemi bir hayat sona ererken çaresizliği anlatır. Dün de sahaya çıkan Galatasaray 11'inde birden fazla Santiago Nasar vardı. Geride kalan maçları izleyenler Belhanda'nın, Feghouli'nin ve çift haneli kupa kazanmış ve bu takımın kaptanlarından biriyken futbolu bırakmış ama kontratı devam eden Selçuk İnan'ın kötü oynayacağını biliyordu. Buna bile bile lades denir.Şampiyonlar Ligi'nin müziği, karşınızda PSG olmanın ciddiyeti ve tribündeki 50 bin taraftara karşı sorumluluk. Galatasaray kaybetse bile sahaya karakter koyduğuna inanan tribünlerin alkışlarıyla uğurlanmış ve Başkent deplasmanına hazırlanmaya başlamıştı.
Fatih Terim'in Galatasaray'daki dört döneminde büyük zaferler, kupalar olduğu kadar -futbol bu-, ağır mağlubiyetler, hezimetler de var. Dün kaybetmeyen Galatasaray'ın, Terim'in bu takımın başında kaybettiği bütün maçlardan çok daha kötü futbol ortaya koyduğunu ve ne oynadığını bilmediğini Cumartesi akşamına "futbol" izlemeye ayıran herkes gördü...
İki bekin iki maçtır yürümediği gerçeği varken unutulan Şener ve Ömer Bayram, orta sahada sezon başından beri top taşıyan yine Ömer Bayram... Galatasaray'ın bütün yükü bir orkestranın parçası olmamakla suçladığımız ama mecburiyetten solo konser vermek zorunda kalan Babel'deydi. Bırakın gol atmayı, derbide Falcao'dan sonra dün de Andone, 6 maçta 12 gol yiyen Gençlerbirliği karşısında pozisyona giremedi.
Ligin dibindeki Gençlerbirliği karşısında Muslera dışında bir tek vasatı aşan adamınız yoksa, milli takım "ara"sında şunu düşünmelisiniz: Galatasaray futbol oynamaya ne zaman "ara" verdi ve ne zaman futbol oynamaya başlayacak? Ekim geldi, havalar soğuyor, daha kötüsü izleyenlerin ruhu üşüyor...