İlk serzeniş ya da soru şu oldu elbette maç bittiğinde: "Şampiyon Trabzonspor, bu Kopenhag'a evinde bir gol bile atamayıp nasıl elenir?" Cevabı keşke zor olsa ama basit. Dün sahaya çıkan 11 ve girenleriyle Trabzonspor, "ŞampiyonTrabzonspor" değildi. Nwakaeme, Bakasetas, Visca ve Hamsik, yüzde 20'yi Cornelius'a yazsak takımın hücum gücünün yüzde 80'iydi. Gideni, sakatlananları, kulübede hazır olmadığı için oturanıyla Avcı'nın takımı iki gömlek geriye gitmişti. Kulak zarını zorlayan ıslıklar altında Djaniny ile maçın başındagolü atsak bir başka oyun izlerdik. Avcı, Trezeguet ve Hugo'yu yedek bırakmış ve hücumda üçlüye dönen savunmasının derinine Dorukhan'ı çekmişti. Kanatlarda Larsen ve Eren'den çizgiye yakın genişlik yaratmalarını istiyordu. Abdülkadir'i de Bardhi'ye yakın oynatıp göbeği çalımı olan adamlarla geçme peşindeydi. Siopis 8 numaradaolmadı, kimse oyun liderliğinesoyunmadı. Yine de ilk yarı biterken ev sahibinin 9 hücum girişimi umut vericiydi, sonuçta yemeden bir golün penaltılara kadar gidecek bir hikâyesi vardı ve önlerinde bir 45 dakika daha… Kopenhag savunmadaki başarısını, kademelerini doğru yaparken geçiş oyununda beklenenin çok altında zorladılar Trabzonspor'u. Bartra tecrübesiyle sahadaki Şampiyonlar Ligi adamıydı. Ne sonradan giren Trezeguet ne de Kouassi… Avcı'nın Beşiktaş'ta yaşadığıbozgunun sebebi; Diaby, N'Koudou, Lens ve Boyd'un hocanın eski takımındaki bir Edin Visca etmemesiydi. Dün isimler farklı amaperformans aynı. Forvet hattının iki ucunda kimi gördüyseniz "Neredesin Nwakaeme, neredesin Visca" dedirtti. Avcı'ya teksorum var:Neden 35 orta?