Türkiye Kupası finali futbola ait iki gerçeği hatırlattı. İlki, derbilerin favorisi olmaz! İkincisi, beklenti ve zaruretler, motivasyon ölçüsünün ayarlanmasında direkt etkiye sahip. Şampiyonluğu Beşiktaş'a kaybetse de son periyoda kadar yarışın içinde olmuş, daha hazır F.Bahçe kupayı düpedüz Galatasaray'a kaptırdı. Sezon içinde haklı da olsa çok eleştirilen G.Saray, 1 kupa alıp Süper Kupa oynama halkını eline alırken, 3 cephede başarı için bütün imkanlarını zorlayıp yola çıkan F.Bahçeise sezonu kupasız kapatma gerçeğiyle karşıkarşıya kaldı. Sezona önceden havlu atmış G.Saray'ın Avrupa'dan men cezasını bu yıl çekip seneye bırakmama hesabı, F.Bahçe karşısında G.Saray'ı daha dinamik ve hazır hale getirdi. Aslan, ilk yarı daha istekliydi ve iyi olan taraftı. Avrupa aşkına oyunun ödülünü Podolski'nin golüyle aldı. F.Bahçe'de kaçanşampiyonluk beklediğimdendaha fazlatakımın ritmini bozmuş.F.Bahçeli oyuncular havasını yitirmiş. İkinci yarı Sneijder'in çıkıp Chedjou'nun oyuna girmesi teraziyi tersine çevirdi. Eğer mecburi bir değişiklik değilse bu büyük bir kumardı. Oyunun kontrolü F.Bahçe'ye geçti. Ancak Sarılacivertli oyuncular, savunmaya çekilen, 1-0'a yatan Hollandalı'nın kararını boşa çıkaracak hamleyi bile yapamadı. Al Persie'yi ver 2. yarıFernandao'ya.. Değişen koca bir sıfır.. 65'te Ba'nın direkten dönen vuruşu, 65'te Denayer'in kafası birazda zorlama da olsa oyuncuların saha içindeki gerilimleri olmasa ikinci yarıya derbi demeye bin şahit ister. Ancak bu tür maçlarda oyun kalitesinden çok mücadele kararlılığı önemliydi. İki teknik adamım motivasyon farklılığı da gözlerden kaçmadı. Pereira dükkanıkapatmış acı bir kahve içiyor edasındaydı! G.Saray bu kararlılığı ortaya koydu. Kabul edelim G.Saray kaptan Selçuk'un liderliğinde hem camiasına hem de taraftarına bu sezon çektirdiği acıların ardından önemli bir teselli verdi.