Kötü, en kötü!
Şüphesiz ligin en organize ve etkili takımı Başakşehir... Lider olmaları zaten bunun kanıtı. Onları bu koltuğa taşıyan nedenlerin başında da rakiplerinden topladığı puanlar geliyordu. Sezonun ilk maçında da Fenerbahçe'yi yendiler. Ama bitimde maçın kahramanı kalecileri Volkan Babacan'dı.1-0'ı savunarak korumuşlardı.
Kadıköy'de benzerini yapmak istediler.
Fakat hiçbir bölümde, Beşiktaş'tan puan aldıran veya Galatasaray'ı mağlup eden performansı ortaya koyamadılar.
Çok önemli eksiklerine rağmen Fenerbahçe'nin maçı gerçek bir "varoluş" mücadelesi olarak yaşadığına dikkat çekelim. Mücadelenin ön plana alınıp, galibiyetin "olmazsa, olmaz" olarak kabul edildiği bir akşamda, Başakşehir kendini lider yapan özelliklerinden hiç birini sergileyemedi. Aslında;
Fenerbahçe sergilettirmedi.
Hem ilk yarıda yüksek tempoyu zorlayıp, bir an önce golü bulmak isteyen Fenerbahçe arzusunu yavaşlatamadılar, hem de ikinci yarıda skoru koruyup, zamana oynayan kapalı savunmayı aşabildiler.
Gece Advocaat ve talebelerinin oldu, Abdullah Avcı çözmeye çalıştıkça kördüğüme bulaştı.
Kjaer'in savunmayı idare etme gücüne, Emre Belözoğlu'nun orta saha organizasyonu yetmedi. Salih Uçan ve Ozan Tufan orta sahayı öylesine domine edip, golün de oluşturdular ki, Cengiz, Visca ve Mossoro üçlüsü ne ortak pas yapabildiler, ne de rakibi şaşırtacak bindirmeler. Her şey bir tarafa fizik güç olarak da iki takım dişe diş kaldılar son dakikaya kadar.
Zirveye biraz daha yaklaşmak, kalan haftalar içinde Fenerbahçe'nin iştahını da oyun arzusunu da parlatacaktır. Bir gün önce kaybeden ya da bir gün sonra oynayacak Beşiktaş'ın, Başakşehir'in puan kaybetmesine sevinmesini bile büyük lokma gibi boğazda bırakan bir duruş bu. İki kötüden birisini seçmek zorundalardı, en kötüsü geliyor başlarına aslında. Advocaat ve oyuncuları;
"Biz de varız" diyorlar.