Sıkıntılar zirvede
Kayseri'de doğrulara en yakın oynayan takımı, bozmadan, değiştirmeden, hatta aynı taktik ile sahaya sürdü Advocaat. Rakibe göre oynamak yerine, kendi gücünü en iyi şekilde yansıtmayı düşündü, çok da haksız değildi.Her maç önemli ama, bunun değeri biraz daha fazlaydı. Hem alttakilerin kazanma ihtimali vardı, hem de bir gün sonra oynayacak üstteki Galatasaray'ın... Puan cetveli için tam bir viraj yani...
Buna rağmen Fenerbahçe taraftarı yine rağbet etmedi tribünlere. Oraya gelip de, Aziz Yıldırım'a tepki göstermeye kalkanların da "sert tepkilere" uğradığı yönünde yoğun bir haber trafiği de yaşandı.
Başkancılar ile Fenerbahçeliler arasında bir "susturma" mücadelesi oluyordu.
Aziz Yıldırım, kulübün dergisinde "demokratik olmayan" yöntemleri eleştirirken, stada gelip protesto hakkını kullananlara uygulanan şiddete ve diğer yöntemlere acaba ne diyecek?
Muhtemelen "bilgim yoktu" diye ifade edecektir.
Takımın performansının geçen haftalardan çok da farklı olmadığının altını çizelim. İki takımın da golün çevresinde dolaştığını, maçı istediğini de belirtelim.
Fenerbahçe oyuncu grubu becerisi nispetinde en iyisini yapmaya çalışıyor, tıpkı Osmanlıspor'daki meslekdaşları gibi. Bir yere kadar oyunu veya pozisyonu getiriyorlar, beklenen doğru hareket için ise eksik kalıyorlardı. Babasını kaybeden Jeremain Lens, acısını, yar eyledi kendisine. Yine farklı bir şeyler yapmaya çalışan oydu. Mehmet Topal'ın da emeğini göz ardı etmemek gerekir. Fakat bu tip maçlarda saha avantajını da kullanmak gerekir. Ama öylesine etkisiz bir atmosfer var ki, formadan çekmelere bile sarı kart vermeyen Alper Ulusoy yönetimini de önümüze getirdi. Hakem düdüğünün duyulmadığı maç günlerinden, Fenerbahçeli oyuncunun tokat yediği, kimsenin "gık" demediği ortamlara gelindi. Sadece kulübü küçültmediler, taraftarı da birbirine düşürüp, takımlarını destekleyemez hale getirdiler.
Takımın performansının geçen haftalardan çok da farklı olmadığının altını çizelim. İki takımın da golün çevresinde dolaştığını, maçı istediğini de belirtelim