Sözün bittiği maç!
İlk 45'te iki takımın da gol atmak için acelesi yoktu. Oyun yerine "mücadele" izliyorduk. Hikmet Hoca, puan almak üzerine kurduğu oyunda, tüm gedikleri kapamak adına görev bölümü yaptı. Her zamanki gibi...Ersun Yanal ise Tolgay-Ekici ikilisi ile orta sahadaki pas kalitesini yükseltmeyi hedefledi. Rakibi de biliyordu, oyunun neler vadettiğini de... Böylesine kora kor, vücut vücuda mücadelenin olduğu bir sürede, Ayew'in de katılmasıyla birlikte ikinci topları kaybetmeye başladı. Hakem Alper Ulusoy "gariplikler" yapmaya başlayana kadar, kör dövüşünden çıkılacak gibi değildi. Soldado'ya gösterdiği kart eğer küfürdense "niye" denilemez. Ama İspanyol'un faul yaptığı kararı ve arkasından gelen sarı kartın tam terse dönmesi gerekiyordu. Tıpkı Ekici'nin bileğine basıp geçip, faul bile çalınmayan pozisyon gibi. Ya da beş faul üst üste yapıp, biri isteyerek olmak üzere iki topu elle kesen Mensah'ın kartsız devam etmesi... Hesap - kitap şaştı elbette. Kayserispor takımı hiç alışmadığı bir şekilde format değiştirmek zorundaydı. Bekleyen Fenerbahçe'ye karşı, tüm hafta çalıştıkları hızlı ve kalabalık kontratak düzeni bir anda rafa kalktı. Eksik kalmasına rağmen hamlelerini ofansif oyunculardan yana kullanarak, takımına "ileri" mesajını vermeye çalıştı Ersun Yanal. Ama ayağına gelen topu rakibe vermekte acele eden kadrosu, bir eksik kalmayı, maçın amacından vazgeçmek olarak değerlendirdi. Bu kadar top kaybı takım oyunu olarak çok önde olan Kayserispor'a düşünme süresi de sağladı. Sonucun analizini Alper Ulusoy üstünden yapabilir Fenerbahçe tarafı. Ama Yönetim şunu iyi değerlendirmeli, iki günce önce son adamdan Luyindama'ya kırmızıyı veremeyen, Fenerbahçe maçında düşünmüyor bile. Bir sezon geriye dönmeleri, Aykut Kocaman'ın Giresunspor maçı sonrasındaki sözlerine bakmaları gerekiyor. İstenen ayrıcalık değil. Ama başkalarına gösterilmeyen kartlar ve kararlar, Fenerbahçe için veriliyorsa, ligin şirazesi kaymıştır.