Hayat öpücüğü!
Maçın ne başında ne de devamında ne olabileceğine dair fikir yoktu. İki takım da birbirinin pususunda, kendine fırsat doğması için kaosun içindeydi. Oyundan çok mücadelenin, koşmanın ve yapılacak hatanın peşinden koşulduğu görüntü vardı.Ersun Yanal, Beşiktaş derbisinden zaferle çıkanlara dokunmadı. Rakipten önce, kendi oyununun peşine düştü. Kulübedekilerin (Rodrigues, Emre, Ferdi) yarattığı beklentinin, sahadakilerden daha fazla olduğu bir liste vardı başta. Orta sahada sakin ve dikkatli kalarak, topun da kontrolünü ele geçirdiler. Ç.Rizespor'un kendi sahasında beklemede kalıp, skoru savunduğu bir görüntü oluştu ister istemez. Buna rağmen goller paslaşarak değil, duran top ve şuttan geldi.
Kazanmanın parola olduğu bir karşılaşmada, ikinci en önemli test bu baskıyı, Ozan-Gustavo ikilisinin nasıl yöneteceğiydi. Emre varken, topu ona atıp ne yapacak diye kenara çekiliyorlardı. Şimdi "karar noktasında" kendileri var. Maçı ne yöne, hangi taktikle sürükleyeceklerine akıl koymaları gerekti. Oyun verimine baktığımızda hâlâ "yönetici" performansında değiller. Kalesine gelen ilk isabetli şutun gol olması geleneğinin devam etmesi de maçı daha zor hale getiren faktör. Ersun Yanal'ın çağ dışı "adam, adama" duran top savunmasında devam etmesi, neredeyse her organizasyonda, topa rakibin değmesi ile devam ediyor. Bu kadar analiz ve rakam meraklısı teknik adam için enteresan seçim aslında. Jailson'un maça damga vurması, sadece attığı muazzam gol nedeniyle değil. Çok eleştirildiği ve hata yaptığı stoperde, bu kez büyüdü. Hayat öpücüğü verdi takımına. Bir hafta önceki derbinin karar tartışmalarında ezilen bir hakemdi Halil Umut Meler. Oğulcan'ın sarıları, Muriqi'e yapılan penaltı, hepsi gözünün önündeydi, çalamadı, çaldığına da doğru yorum yapamadı. Jailson golüyle Meler'i de, MHK'yı da kurtardı aslında.