Bizim takım!
15 Kasım 2019, Cuma

GÜRCAN BİLGİÇ

Bizim takım!

Kozları elimize almışken, "Gereksiz risklerden kaçınma" gibi de bir otokontrol sistemini devreye sokmuştuk.
Tempoyu zorlamayı bırakın, düşürmek için organize olmuştuk. Rakip sahaya topu taşıdığımızda Okay'ın iki stoperin arasına gelip, "Üçleme" yapması da "Kazadan korunma" sigortasıydı. Açıklama şu; ne yapalım, edelim; kaybetmeyelim.
Ne zaman böyle düşünsek, oyunun da takımın da benliği kalmıyor. Bu fikre veya rüzgara nasıl kapıldılar bilemiyorum ama "Küçük olsun, benim olsun" çizgisidir kendileri... Gruptan çıkmak kadar, grup birinciliği de önemliyken, sözleşmelerde yazılan primi veya kuralar çekildiğindeki ilk hedefi elde etmeyi öne almayı tercih ettiler demek ki.
Tabii bu madalyonun bir yüzü.
Diğerinde oynadığı rakipleri proveke edip, sürekli sıkıntı yaratma standartında bir rakibiniz var. Aynı taktik ve sabır ile karşılık vermek, hedefi cebine koyma adına İzlanda'yı risk almaya zorlamak, "Bana ne, o düşünsün" modellemesi.
Maçın dinamikleri, 50 binlik destek elbette bizim önümüze skor seçeneklerini sunacaktı. İki direğe çarpan ortamız var, bir de Burak Yılmaz'ın auta giden "Omuz" vuruşu.
Tüm maç pür dikkat kaldık ama son 10 dakikada duran toplarla fırsatlar verip, Merih Demiral'ın gol çizgisi üzerindeki altın kafasıyla tabelayı da tuttuk. İzlanda grup birinciliğini tatmış, Avrupa- Dünya Kupaları'nı yaşamış bir ekip.
Bizim çocuklar daha yolun başındalar.
Umalım ki; "Ne beraberliği" dedikleri maçlara da sıra gelir.
Keyfimizi yerine getiren süreç, başkasının ne yapacağını beklemeden, kendi göbeğimizi kendimizin kesmesidir.
Kurda sormuşlar; "Ensen neden kalın" diye. "Kendi işimi kendim yaparım" demiş. Gol atamadığımız ilk maçın, bizi Londra'daki finallere götürmesi de ironimiz olsun. Tebrikler bizimkilere olsun.

BİZE ULAŞIN