Önce-sonra!
Kayserispor maçını şöyle iki cümleyle özetlediğimizde, her şeyi anlayacaksınız… Mensah'ın kullandığı serbest vuruşta top; önce direğe sonra "yere" çarpıp ağlara gitti. Ekici'nin serbest vuruşunda direkten dönen top, "Mevlüt'e" çarparak, boş kale yerine auta gitti.Son 7 maçından toplam üç puanla ayrılan, teknik direktörsüz devam eden, "evde kal" dönemini başıboş geçiren bir takımdan, çok şeyl beklememek lazım da lig sonuncusu ile arasında bir fark olduğunu hissettirmesi gerekir diye düşünüyorsunuz. Elbette; yanılıyoruz hep birlikte. Kaptan Ozan'ın kendini attırması başka boyut. Kaptanlık bandı kolunda ama aklı nerede? Bilenmiş ve istekli bir rakibe, seyircisiz statta, 10 kişi kalmak… İşte F.Bahçe'nin kendi şartları derken bu tip "ekstra detayları" işaret etmek istedik. Peki taşlar nerede yerine oturdu? Hep bahsettiğimiz "kalite" Emre Belözoğlu'nun sahaya adım atıp, topa dokunmasıyla geri geldi. Penaltı pozisyonu, Gustavo'nun "penaltı" gibi şutu… Beş dakika içinde akıntıya kürek çekerken, rüzgârı yelkenlerine doldurdular. Bu bakış açımız sezon başından beri var. Trabzonspor finali öncesinde ihtiyaçları olan, "büyük takım" olduklarını ve "kazanabildiklerini" hatırlamaktı. Süreç önümüze duran topları ve ekstra oyuncuların kalite farklarını getiriyor. F.Bahçe'nin Muriqi'e, daha fedakâr ve isteyen Rodrigues'e, takımın aklı olacak Emre'ye ve hatta Kruse'ye ihtiyacı var.
Dün akşamın geri dönen oyuncuları da vardı. Kaleci Altay, genç Ferdi ve Falette "bir şeyler yapanlar" kısmındaydı.