Sabrın sonu...
Arda Güler'in 78'de kullandığı korner sonrasında Szalai kafa ile Fenerbahçe'yi öne geçiren golü attı. 51'de de Zajc'ın müthiş şutuyla beraberlik gelmişti. O anlarda muhtemelen şu konuşmalar "olmamış"tır;-Ne VAR ?
-Bakıyoruz hocam.
-Yok mu ofsaytımsı bir şeyler.
-İki pozisyon öncesine gittik, üçüncüye bakalım mı?
-Rakiple temas VAR'dır belki…
-Topla temas VAR, hem de ayakla, bir tanesinde de kafayla.
-Sahada duruşu "Faul" desek…
-Sistem kitapçığında bu yok…
Fenerbahçe, saygı duyulacak rakiplerle oynuyor. Karagümrük de bunlardan. Hani "dibine kadar" derler ya, öyle mücadele ettiler, bütün gedikleri kapayıp, kendi planlarını uyguladılar.
Ama bu mücadeleyi iki pozisyona hapsedip, kimseye futbol konuşturmayan "sistemin" parçaları karar veriyor. Emre Mor'un sırtına binilmesi, Valencia'nın indirilmesi, gözlerinin önündekini, "es" geçmeleri…
Maçın ikinci önemli konusu Arda Güler… "Ocak'tan itibaren ilk 11 oyuncusu olur" dedim. Kapanması sürpriz olmayan rakip karşısında, böylesine adam eksilten, pas ve şut kalitesine sahip oyuncuyu kulübede tutmanın teknik açıklaması yok. Rakibin yıkıcı presi, ilk 45'te üç şutta bıraktı Fenerbahçe'yi. Yine ilk hamle olmadı Arda… Merkezi kalabalık tutan rakibine, bir fazla orta saha pas hızını arttırmayı da düşünmüyorlar.
Yine de tırnaklarını, şampiyonluk iddiasına geçirmiş, sabırlı kalmayı başaran ve birbirine sarılan bir takım var. Dünkü maçta hemen hepsi "nasıl kötü oynarım" provası yaptılar ama hiç vazgeçmediler. Sıra Ali Koç ve arkadaşlarında; Jesus ile adam adama oynama zamanı geldi.