Jesus kibir yaptı kurnaz davranamadı
SORU: Sezona herkesin istediği bir teknik adamla başlayan, üst sıraları zorlayan, Avrupa'da mücadele eden Fenerbahçe'de ipler nerede koptu? Bu duruma nasıl gelindi. Yanlışlar nasıl devam etti?Performansı nasıl değerlendirdiğinize bağlı. Avrupa Ligi'nden yenilgisiz çıkmış, Sevilla'yı elinden kaçırmış, son haftaya kadar şampiyonluğu kovalamış, Türkiye Kupası'nda da finale çıkmış bir takım var. Bu performansa başarısız denilmez. Ancak beklentiler çok daha büyüktü. Ali Koç, taraftarın istediği teknik adamı getirdi, onun istediği transferleri de yaptı. Ofansif-agresif bir takım ortaya çıktı. Her maçın ayrı kadrosu vardı ve gelişen bir oyuncu grubu da izledik. Planların bozulduğu nokta aslında Galatasaray'ın 15 maçlık serisi. Kimse bunu beklemiyordu. Puan kayıpları olacaktı, Fenerbahçe bunu yaşadı ama Galatasaray serisini bozmadı. 5 puan gerisinden gelirken, Fenerbahçe'nin 6 puan önüne geçti bir anda. Kırılma noktası budur.
KOÇ, PRİM SİSTEMİNİ DEVREYE SOKAMADI
Fenerbahçe taraftarı şikâyet ediyor ama bugünün kararını onlar verdi. İsmail Kartal'ı değil, Jesus'u istediler. Şampiyonluklar yaşamış, tecrübeli bir teknik adam var ama Türkiye'den haberi yok. Hakemlerle ilgili yorum yapmak için 20. haftayı bekledi. Anlamadı bir türlü. Dünya Kupası sonrasındaki çalkantının temel nedeni "kibir"dir. Rakibe göre oynamak değil de "Rakip bana göre oynasın" derseniz, defansın arkasına atılan toplarla "kopya golleri" yer, puanları kaybedersiniz. Jesus kendi kalıplarından dışarı çıkamadı, "kurnaz" davranamadı. İki Galatasaray maçında da Okan Buruk teknik adamlık dersi verdi. Ali Koç, prim sistemine dönebilir, oyuncu grubunu farklı motivasyonlarla sıcak tutabilirdi. Kuralında kalmayı tercih etti. Rakibi ise sürekli para yağdırdı. Bu da 14 galibiyetin formüllerinden.
AYDINLAR BU TABLONUN ALTINDAN RAHAT KALKAR
SORU: Fenerbahçe camiası seçim istiyor. Ali Koç, 'Aday varsa kongreye gitmeye hazırım' dedi. Normal şartlarda önce kongre kararı alınır, buna göre aday çıkar ya da çıkmaz. Bunu göz önünde bulundurarak bu açıklamayı samimi buluyor musunuz?
Çok samimi ve birleştirici bir açıklama yaptı Ali Koç. Bir ay önce "Aday varsa söylesin, karar alayım" diye açık çek verdi. Taraftarın isyanı da normal. Beş sene önce "Güneşim ol" diyorlardı Ali Koç'a. O zaman iyiydi, şimdi mi kötü! Ama herkes bir noktayı kaçırdı; 2024'te aday olmayacağını da belirtiyor aslında açıklamasında. Adaylar için "Devralacağı görevleri için" vurgusunu yapıyor. Aslında kendisi adayken karşısına çıkmak istemeyenlere de yolu açtı. Ağustos ayında 900 milyon liralık Bankalar Birliği ödemesi olduğu söyleniyor. Koltuğa niyetlenenin bu finansmanlara da sahip olması gerekiyor. Yani durum; "o gitsin-bu gelsin" demekle olacak gibi değil.
SORU: Camiada aday olmaya hazır insanlar var mı duyduğunuz?
Adaylar var. Sadettin Saran ve Gürel Aydın bunlardan ikisi. Aziz Yıldırım'ın da ekibinden isimler çıkabilir. İlhan Ekşioğlu'nun adı da geçiyor. Mehmet Ali Aydınlar'ı ikna etmek durumundalar. Bugünkü ağır tablonun altından rahat kalkar ama camianın bu enerjiyi vermesi lazım.
BURALARIN HAVASINI BİLEN BİR HOCA GELMELİ
SORU: Jorge Jesus'un gidişine kesin gözüyle bakılıyor. Eğer gidecekse yerine kim gelmeli. Ya da Portekizli ile bir yıl daha devam edilmesi gerekir mi?
Bir hafta öncesine kadar kalmalı diyordum, aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç almak istediğini gördükten sonra kalmamalı. Sonuçta Fenerbahçe'nin bir oyun çatısı var. Taktik disiplini yüksek oyuncu grubu da var. Bu formatı daha yukarıya taşıyacak bir teknik adamla her şey çok farklı olur. İki formasyon oynayabilen, performansa bağlı kalmadan takım olarak üreten bir kadro var. Ancak Süper Lig'in şartları farklı. Sadece takımı yönetmek yetmiyor, hakemleri de taraftarı da medyayı da yöneteceksin. Buraların "havasını" bilen bir hoca gelmezse, yine hüsranla kol kola yürürler.
1-JESUS, 2-TARAFTAR, 3-HAKEM KARARLARI!
SORU: Bu sezon kaçan şampiyonluğun sorumlularını yazsanız ilk 3 nasıl oluşur, neden?
Rakibinize iki kere yeniliyorsanız, öncelik teknik adama yazar. Formülü bulması gereken oydu. Arda Güler gibi ekstra oyuncuyu unutan da Jesus. Takım şampiyon olsa en büyük övgüyü de alacak Jesus'tu. İkinci sırada yetersiz yönetim refleksleri gelir. Prim sistemini kaldırmaları, teknik adama Türkiye gerçeklerini anlatamamaları veya anlayamaması, oyuncu seçimlerinde takımı lidersiz bırakmaları. Bunlar hep etken.
Derbileri konuşurken, Kadıköy'ün artık "cehennem" olmaması, taraftarın gidip, seyircinin koltuklara oturmaya başlaması da ayrı bir dert. Elbette hakem kararları. Bu sezon "sizi şampiyon yapmayacağız" diye düdük çaldılar. Ekran başındakiler bile kılını kıpırdatmadı. Sistem dediğimiz organizma sadece Fenerbahçe'yi şampiyon yapmama adına çalışıyor. Kimin kazandığını önemsemiyorlar. Bu savaşta taraftarını da yanına alamadı Ali Koç, çünkü 1-0 galipken, 10 kişi kalmış Beşiktaş'a yenilen bir takımı görüyorsa taraftar, inancını da kaybediyor.
TÜRKİYE KUPASI MOTİVASYON OLUR
SORU: Kaçan şampiyonluğun travması gelecek yılı nasıl etkiler?
Baskı daha da artacak. Yeni transferlerin bu kez "yatırım" odaklı değil, "sonuca yönelik" olması gerekiyor. Yani; yaşa-başa bakmadan, performans oyuncu transfer etmeleri lazım. Bu da bütçe demek. Başkan bunu bulmak zorunda. Fenerbahçe'nin önünde çok önemli bir final var. Türkiye Kupası özlemi de en az lig kadar uzun. Başakşehir'i yenip şampiyon olursa bu olumsuz hava dağılır mı? Kupayı kazanmak, başta yönetime yeni bir motivasyon sağlar. Taraftara da yeni bir hedef verir; Süper Kupa'da Galatasaray'a karşı oynamak. Fenerbahçe kupayı kazanarak, aslında yeni sezonun ilk adımını atar. Lig öncesinde, böyle büyük bir maçta, ezeli rakip ile kozları paylaşmak ve kazanmak, mental olarak takımın da önünü açar, tribünleri de tekrar sahaya çeker.
KİMSE SATILMAMALI!
SORU: Başkan, 'Takımın eksiklerini belirledik' diyor. Size göre eksikler neler? Bu takımdan kimler gitmeli. Nasıl oyuncular alınmalı?
En büyük dersleri almışlardır; atan ve tutan… Transfer yapmak kadar, eldeki oyuncuları da tutmak gerekiyor. Ferdi Kadıoğlu, Arda Güler, Altay Bayındır ve Zajc'ın ciddi talipleri var. Takımın temel iskeleti belli, en fazla dört oyuncu, onlar da tereddütsüz isimler olmalı. Gelecekler, ilk on birin parçası olacaklar, takımı sırtlayacaklar.