Kuntz’u konuşmuyorum
İlk hata, Japonları anlamamak oldu. Bizimkiler "hazırlık modunda" sahaya çıkıp, rakiplerini de aynı duyguda beklediler. Oralarda öyle değil tabii… Çok sert baskı ile karşılaştığımız gibi, bizi kalelerine de getirmiyorlardı. İki Salih, bir de Orkun'dan oluşan üçlü orta sahamız teslim bayrağını çekti. Yediğimiz üç golün ikisi kaptırdığımız toplardan geldi. Direkt paslarla, merkezimizin ağırlığından çok güzel faydalandılar.Millilerin vücut dillerinde çaresizliği hissediyorduk. Bir duran topta bulduğumuz gol, ikinci 45 öncesinde takımın "bujisi" oldu. Kuntz, kozlarını kullandı. Hakan, Cengiz ve İsmail oyuna girince, bu kez paslara ve oyuna akıl kazandırmayı başardık. Topu kazanıyor ve doğru kullanıyorduk. Aldığımız karşılık, istekli bir direnç oldu. Buna rağmen ikinciyi bulduk, üçüncü veya dördüncü de olabilirdi. Hakan Çalhanoğlu'nun liderliğinde yapabileceklerine inandılar, Japonları da savunmaya mecbur ettiler. Bu arada direkten dönen iki topları vardı. Hızlı hücumlar ve hatalardan kaynaklanan. Almanlar'ı neden yendiklerini daha iyi anladım. Bu kadar efektif atak yapan bir takımı uzun süredir görmemiştim.
ARDA'YI HAYAL EDİN
Maçın bize verdiği en güzel mesaj Bertuğ oldu. Genç oyuncu takımı ileriye taşıyabileceğini, önde stoperler ile mücadele edebileceğini ve en önemlisi skor yapabileceğini gösterdi. Takım da ona pas kullanmaktan çekinmedi. Bu da saygıyı kazandığını gösterdi. Kuntz'u konuşmuyorum. Çünkü oyuncuların yaptığı kadar başarılıyız. Bu yüzden sahalara dönmek için gün sayan Arda Güler'in bu oyuna neler katacağını hayal edebiliriz.