3 şey kaybolmuştu!
İlk maçlar her zaman zordur.Kazanmak ya da sahadan en azından bir beraberlikle ayrılmak hiç yoktan iyidir..
Ne yazık ki olmadı..
Tabii ki, moral bozmamak lazım.. Önümüzde iki maç var..
Psikolojimizi bozarsak ikinci maçımızda da hüsran yaşarız..
Şimdi hemen ayağa kalkma zamanı.
Yenilgiyi hafızalarımızdan silmeliyiz. Bu konuda da en büyük görev yine Fatih Terim ve ekibine düşüyor.. Gelelim maça.. Türkiye, Fransa biletini alırken, o müthiş yenilmezlik serisini yakalarken, ortaya koyduğu fark futboluydu. Mücadele, hırs ve istek.. Bu üç kavram dün Hırvatistan karşısında yoktu..
Kendimizi kandırmayalım..
Maçın son bölümleri hariç Hırvatistan karşısında hiç varlık gösteremedik.. Adamlar sağlı sollu tam 35 tane orta yaptılar.
Gökhan Gönül ve Caner'in bulunduğu kanatları o kadar güzel kullandılar ki.. Özellikle de Caner'in kanadında maden buldular, bir kanal açtılar desek hiç abartı olmaz. Oğuzhan, Arda ve Hakan gibi yıldızlarımız hayal kırıklığı yarattı. Arda kadar tüm takımın fiziksel gücü zayıftı. Bunun nedenlerini, bu kazaya neden uğradığımızı İspanya maçına kadar analiz etmeliyiz.. İkili mücadeleleri kazanamadık. Özellikle üçüncü bölgede zayıf olduğumuz da ayrı bir gerçek. Kazanmak için pozisyon lazım, gol lazım. Biz, hücumda çoğalamıyoruz, biz organize ataklar yapamıyoruz.
Adam eksilten, topu alıp gidecek adamlarımız var ama onlardan yararlanamıyoruz!.. Takımın en dikkat çeken özelliği bazı isimlerin (Mehmet Topal, Hakan Çalhanoğlu) mevkilerinde değil başka yerlerde oynamaları..
İspanya maçında daha organize daha motive ve fizik gücü yüksek bir takım ile sahaya çıkmalıyız.. Yoksa yine hüsran yaşarız.