Önce şunu söyleyeyim, Vitor Pereira, hiçbir şeyden ama hiçbir şeyden ders almıyor. Ama şartlar ve oyun tablosu ona doğruyu yapmak zorunda bırakıyor. Bak Pereira! Elinde Nani ve Volkan Şen varsa biri bir kanatta, diğeri de öbür kanatta oynar. Tabii ki Markovic de iyileştiğinde bunlardan birini zorlayıp yerini alır. Mahalle baskısından "Van Persie"yi oynatayım' diyorsun. Mecburen sağ kanada yakın oynatıyorsun. Ondan sonra da tablo ilk yarıdaki gibi oluyor. Verilen pozisyon yok, yakalanan pozisyon yok, pas olarak top bir sağda bir solda tuhaf bir oyun çıkıyor ortaya. İkinci yarı Nani ve Volkan Şen'i sahaya sürmek için antrenör olmaya gerek yok. Eğer insansan ve Fenerbahçe düşmanı değilsen bu ikisini de oyuna sürmek zorunda kalırsın. Tıpkı Pereira'nın yaptığı gibi. Eğer bir takım Fenerbahçe gibi agresif oynuyorsa, ileride basıyorsa hücum oyuncularının yaratıcı, denge bozucu ve etkili olmaları gerekir. Van Persie oyundan çıktı, Fernandao da bir güneş gibi parladı. Tıpkı Hasan Ali gibi. Sahanın yıldızıydı. Golde de başrol oyuncusu Hasan Ali oldu. Nani derinlemesine güzel pas çıkarttı, Hasan Ali rakibini eksiltti, iyi vurdu, sahanın diğer iyilerinden biri olan Konya kalecisi son çare topu çıkarttı ve birçok maçın kurtarıcısı olan Fernandao golü yaptı. Şimdi Pereira'ya sormak lazım. Niye ikinci yarıdaki oyuncu yapısı ve oyun kurgusuyla başlamadın? Zaten öyle başlamış olsaydı belki de maç daha ilk yarıda 3'e gider ve kopardı. Sonuçta Fenerbahçe az atıyor, çok az yiyor ve tek tek kazanmaya devam ediyor. Ama ortada oyun açısından değil ama puan yönünden bir başarı varsa bu başarıdaki son söz sahibi olan kişi kifayetsiz Vitor Pereira'dır. Sahanın yıldızlarından biri de maçın hakemi Ali Palabıyık'tı. Sakin, objektif ve kusursuza yakın bir maç yönetti. 90 dakika boyunca bir tek Alves'e verdiği sarı kartı tartışabiliriz.