Moussa'yı dün arayan var mıydı?
Bir gün önce Pereira'nın konuşmasını duyduğumuzda, kulüp geleneği ve ezberlerini anladığını sanmıştık. Sahaya çıkan takımın, Rize'de şikayet ettiği ile aynı olduğunu gördüğümüzde, öz eleştirilerinin aslında bahane kısmı için dillendirildiği ortaya çıktı. Ne yazık ki inatçı ve hata yaptığına inanmıyor. Sanki "birisi" gibi... 7. dakikada Şener, Fernandao'ya golü attırdı. Ortanın kalitesi de, o cüssesine rağmen Brezilyalı'nın çabukluğu da muhteşemdi. O anda maçı bitirdiler aslında. Saracoğlu'nu dolduranlar zaten keyif atmosferi yaratmışlardı. Atromitoslu oyuncuların bundan sonraki konsantrasyonları, skoru tutmak üstüne gelişmeye başladı. İkinci gol Caner'den geldi. Maç boyunca, Şener ile birlikte çok istediler. Devamlı önde top istediler, gittiler - geldiler. Yılların genetiğinde aslında en iyi hücumcuları "bekleri" olan bir takım, Avrupa Ligi'ne yine aynı bölgenin performansı ile gidiyordu.İlk gol sonrasında, Marcelinho'nun kendi sahasında aldığı topla 30 metrelik bir driplingi vardı. Slalomla gitti, Fenerbahçe orta sahasını yok farz edip, Kjaer'in sarı kart pahasına faulü ile durduruldu. Sonrasında ceza sahası çevresinde becerisini izledik. Hem önde oynamak istiyorsun, hem de bu kadar temassız kalacaksın; olmaz. Tempoyu zorlamak, topu kapmaya ve kaleden uzak tutmaya çalışmak, olmazsa akını gelişmeden orta sahada bitirmek. Bunu teknik direktörün de söylemesine gerek yok. Hakeme itiraz edip veya aldatmaya çalışıp kart göreceğine, böyle gör.
Van Persie'nin maç eksiği var. Oynadıkça daha farklı olacağını gösterdi. Kendine güveni geri geliyor. Gücü ve formu maçlarla birlikte büyür. Fenerbahçe'yi seyretmek için Van Persie tek başına bir "neden" haline gelir. Moussa Sow'u rekor bonservis bedeline sattılar. Hiç kimse dün "nerede" diye sormadı. Bu; kadronun ne kadar kaliteli olduğunu mu gösteriyor bize, yoksa Moussa'nın hiç iz bırakmadığını mı? "İkisi de" diyenlerden misiniz?