Her anı dersti!
İlk yarıyı Dick Advocaat defalarca takımına seyrettirecektir. Hatta analizi önemseyen teknik adamların da kayıtlarında bulunması gereken bir bölüm olacaktır.Zorya teknik direktörü, deplasmanda oynayacağı maçta tek umudunun rakip sahada kalmak olduğuna karar vererek, sistemine önde baskı üstüne kurdu. Dört oyuncusuyla, Fenerbahçe ceza alanına kadar yaklaşıp, tüm ayağa pas bağlantılarını kesti. Öyle ki, Fenerbahçe rakip ceza alanına girip, ilk etkili görünen atağına yaptığında 24. dakikaydı.
Devre bitene kadar sağlı-sollu ataklarla geldiler, şutlar çektiler ve hep golün etrafında dolaştılar. Eğer tabela "sıfır" yazdıysa, bu oyuncu kalitesinden kaynaklandı. Bu süreçten çıkıp soyunma odasına gittiğinde, Advocaat'ın alnında biriken terleri, elinin tersiyle attığını farz edebiliriz.
İkinci yarıda Stoch tercihi ile birlikte, kendine gelen ve ne oynaması gerektiğini bilen bir Fenerbahçe izlemeye başladık. Önde top tuttular ve hücum presi kırdılar. Rakip alanda top yapmaya, bindirmelere ve zorlamaya başladılar, taraftarı da arkalarına aldılar. Rüzgar ter dönünce, fırsatlar da belirmeye başladı. Buna rağmen atılan iki golün ilki uzaktan mükemmel bur şutla geldi, diğeri ise duran toptan. Elin parmaklarıyla sayılabilecek diğerlerinde ise ciddi şekilde kalite sorunları vardı.
Doğru sonucu almak ve son maça kadar iddiasını taşımak adına tüm gerekenlerin yapıldığı ve istenilenin elde edildiği bir 90 dakika yaşadık. Ancak mücadele ettiği maçlarda zirveye çıkan takım karakterinin, oynaması gereken de "yetersizlik" sinyalleri vermesi, yönetimin ciddi şekilde düşünmesi gereken bir konu. Çünkü bu takımı o hale onlar getirdi, UEFA'nın yasaklarına onlar mahkum etti.
Advocaat, "onlar ne yaptı, ben yaptım" diyen zihniyete muhteşem cevaplar veren bir teknik adam. Mükemmel yardımcıları ile birlikte "yoklar" içinden, doğruları buluyorlar. İki maçtır Salih Uçan'ı da kadronun ve heyecanın içine katmayı başardılar. Kazanma serisinin devam etmesi, iddiaların sıcak tutulması önemli. Fenerbahçe "varım" diyor ve vazgeçmiyor.