Kocaman; özür!
"Onlar mı yaptı, ben yaptım" dediğinden beri, Fenerbahçe taraftarı Aziz Yıldırım'ın arkasından çekildi. Çünkü sahadaki takımın kendi istedikleri gibi olmasının peşindeydiler, Başkan'ın kişisel hırsları devreye girince birliktelik bitti. Aziz Başkan'ın kendini protesto edenlerin kombinelerini iptal ettirmesi, hala belli bloklara satış yaptırmaması durumun devamlılığını da gösteriyor. Bu sene de kombinelere ilgi yok. Nedeni, takımın durumu, transferler falan da değil, güven erozyonu yaşanıyor. Kombine alandan, özetle "Yönetim kurulu gerek gördüğü anda kombineyi iptal eder, ödeme de yapmaz" maddesini kabul etmesini istiyorlar. Kimse parasını geçmişte yaşanan keyfiliğe emanet etmek istemez. Ancak, Aykut Kocaman'ın yeniden takımın başına gelmesi, tüm bu yaşananlara rağmen, Aziz Yıldırım'ın taraftardan özrü olarak kabul edilebilir. Başkan, "Ben dediklerimden geri adım atıyorum, siz de tribünlere geri dönün" çağrısında olabilir. Bu "barış", sezonun en iyi transferidir. Aziz Yıldırım, kendi sahasındaki 19 puanlık kaybı ve yeni dönemde takımın yaşayabileceği yalnızlığı iyi hesap etmeli. Fenerbahçe yeniden seyircisine kavuşmalı, bunun yolu samimiyetten geçiyor.
*****************************
Transferin ruhu kalite...
Mehmet Ekici, Fenerbahçe'nin ilk anlaştığı isim. Sonrasında Valbuena ve Dirar geldi. Gündemdeki diğer isimler de hep ön tarafta, problem çözecek nitelikte . Durum bize şunu açıklıyor; takımın ihtiyaçları belirlenmiş, yaşadığı sorunlar ortaya çıkmış ve bunların tekrar etmemesi adına, kaliteyi yükseltme yoluna gidilmiş. Valbuena'nın alınacağı anlaşıldığında, şartlar içindeki en doğru hamle olduğunu söyledim. Üç pozisyonda oynuyor, pas kalitesi üst düzeyde ve duran topları kullanıyor. Mehmet Ekici öne oynamayı iyi bilen, atak yönünü değiştirebilen ve maç eksiğine rağmen son dört sezondur 150 direkt pasla ilk beşte yerini koruyor. Dirar hem bek hem de açık oynayabiliyor. 1.87'lik boyuna bakarsanız, gerektiğinde üçlü defansı da tamamlayabilir. Forvetlerinin 45 gol attığı bir sezon sonrasında, forvet (Diego) transfer etme yeteneğine sahip olan aynı yönetimin, böyle bir plan yapması mucize gibi. Aykut Hoca neyin peşinde! Adı açıklandığı anda taraftarın bir kısmı heyecan yerine endişe duydu. "Yine mi yan pas yapacağız" eleştirileri geldi. Çok güldüm. Daum, "Türkiye'de yöneticiler transfer yapmayı, forvet almak zannediyorlar" demişti. Taraftarın da farkı yok aslında. Aykut Kocaman da, Ercan Taner'e oyunu anlatırken, "Top bir o kalede, bir bu kalede diye spikerler keyifle anlatır. Aslında iki takım adına da önemli bir problem var ortada. Demek ki, iki takım da sahada doğru pozisyon alamıyor ki, bu kadar pozisyon veriyorlar" dedi. İşte bu pencere farkı... Hepimizin açısı farklı. Taraftar "hurra" diye saldıran takımın iyi olduğunu sanıyor, ama bir teknik adam için denge her şeyin önünde. Kocaman da F.Bahçe'de bunun peşine düşecektir. Geçen sezon defansif olarak kalitesi olan bir takım vardı. Bunu ön tarafa neredeyse hiç yansıtamadılar. Yani denge kalmamıştı. O yüzden kazanamadılar, puan kayıpları yüksek oldu veya kendilerinden daha iyi takımlara karşı defansif oyunla denge kurdular. Şimdi iki yönde de etkili bir sistem gelmek zorunda. Kocaman takımın, oyuncuların "neyi, ne kadar" başarabileceklerine bakacaktır. Kadro yapısı içinde de en dengeli oyun tarzının peşine düşecektir. Fizik gücü yüksekse, önde oynayan, topu kaleden uzak tutarak defans yapan bir Fenerbahçe izleriz. Oyuncu grubu bu tempoyu kaldıramayacaksa, ikinci bölgede rakibi karşılayıp, bol pas yapıp, bu kez rakip defansın dengesini bozacak bir takım oluşur. Her şey bir tarafa Pereira'nın pozisyonsuz futbolunu, Advocaat'ın durum oyununu seyredenlerin, Aykut Kocaman'ın F.Bahçe'de bir sezonda oynanabilecek 65 maçın 64'ünü (Sadece Avrupa Ligi finaline çıkamadı) oynatan düzenine burun kıvırması, bize doğru oyunu anlatmak için daha çok konuşmamız gerektiğini gösteriyor.
*****************************
Arda hata yapmadı!..
Kafile uçağında Bilal Meşe'ye saldırıp, teknik adamı ve federasyon başkanı hakkında ağzına geleni söyledi Arda Turan. Ertesi günkü basın toplantısında da "Pişman değilim, kuş gibi hafifim" dedi.
Yıldırım Demirören veya futboldan gelen yorumcu arkadaşlarımız Arda'nın linç edildiğini, sahip çıkılması gerektiğini tekrarlayıp durdular. Birincisi; Arda hata yapmadı. Yaptığı terbiyesizliktir. Haberi yazana kızıp, haberi sızdıranlara tek kelime edemiyorsa, cesareti de bir yere kadardır.
Eylül'de kadro dışı kaldıklarında, bu grubun arkasında medya olarak duruldu. Hepsine sahip çıkıldı ama birisi bile çıkıp, ne olduğunu söylemedi. Fatih Hoca'nın "Benden değil, Türk halkından özür dilesinler" sözlerinin bir kademe üstü "hain" damgasıdır. Ve hiçbir yorumcu bu kadar sert konuşmamış, yazmamıştır Arda ve arkadaşları için. Buna rağmen "linç" etmekle nitelendirilmesi, ciddi bir algı yanlışı.
Sonuçta; Milli Takımı bırakması, herkesi, Fatih Terim'i de rahatlatır, yeni tartışmaların da önünü kapatır. Arda belki performansından mahrum edecektir bizleri ama en azından huzuru bıraktı arkasında...
*****************************
Keyifli anılar...
Milliyet sıralarından kader arkadaşımız Uluğ Örs, önce emekli olmayı seçti, sonrasında da 35 yıldır yaşadıklarını, bir anı kitabında vitrinlere koydu. Geçmişin unutulmaması, tecrübelerin paylaşılması ve spor basının bir dönemini merak edenler için, "Bab-ı Ali'den, İkitelli'ye" keyifli – hüzünlü bir seyahat vaad ediyor.