Gri alandan çıkmak!
Devre bittiğinde Fenerbahçe adına boşuna oynanmış bir dakikayı düşünüyorduk. Rakibin kendi kalesine attığı bir gol var, onda bile atağın etkisi tartışılır. Kanat organizasyonlarında yine sağ kanat tercihi ağır basmıştı ama buradan da etkili pas gelmedi. Giuliano'daki gözler, bir ekstra arıyor, ya da Soldado'dan santrafor lisansını alacak bir-iki pozisyonun peşine düşülmüştü. Oyuncu isimlerinin üstünden takımın sistemi veya oyun anlayışını biçimlendirenler, iliğine kadar öne oynamak isteyen oyuncu grubunun "Vay be" dedirtecek paslaşmasına bile hasret kalıp, sahaya bakıyordu.Gençlerbirliği'nin penaltısı yanlış hakem yorumu. Kontrolsüz harekete sokmak için bir sürü kılıf uydurulacaktır. Eğer bu kapsamda değerlendirecekse, kontrolsüz hareket, bundan sonrasındaki değerlendirmelere de bakmak gerekir. Ancak Aykut Kocaman'a sorsanız; "Aleyhinize bir penaltı verilecek ama rakibiniz 45 dakika 10 kişi oynayacak. Kabul mü ?" deseler, tereddüt etmezdi bence. Basit hakem yorumuna, amatörce bir kırmızı kart. Gençlerbirliği'nin aklından hücum fikrini çıkartıp, kontrolü ve kararı tamamen Fenerbahçeli ayaklara bırakan gelişmeydi. Kalan sürede Ümit Özat'ın önünde bir Vardar örneği vardı ve Amerika'yı yeniden keşfetmeye kalkışmadı. Ön tarafı kalabalık tutup, faulsüz oynamaları için takımını uyardı. Seçeneksiz kalmak, takım ezberi olmayan Fenerbahçeli oyuncular için karanlıkta yürümekten farksızdı. Valbuena dışında sorumluk alacak oyuncu gerekiyordu. Kayıp puanlar ve Vardar travması sonrasında, Ankara'daki finalin yükü, yarısı ilk defa bir arada oynayan bu grubun üstündeydi. Kırılma anı çok eleştirilen Isla'nın ortasına, çok ıslıklanan Ozan Tufan'ın hamlesiyle gelen goldü. Yenildiği iki Vardar maçı da dahil olmak üzere resmi maçlardaki en kötü performansına sahip takım kazandı. Daha iyi olmak adına zaman ve moral kazandılar. Yani; ihtiyaç duydukları dinamiklerle, yaralarını onarabilecekler.