Tabelanın alt yazısı!
Maç hakkında çok şeyi tartışacağız. Tartışılmayacak tek şey, başından sonuna kadar üstünlüğün Fenerbahçe'de olması, daha akıllı ve isteyerek oynamasıydı. Sadece oyun istatistiğindeki rakamlarla değil, mental olarak da Beşiktaş'ın çok önündeydiler.Ama, ilk yarı bittiğinde iki takım adına da kaleyi tutan şut sayısı iki, gol sayısı ise üçtü…
Tabelada "kendi kalesine" diye yazan isimler kadar, Halis Özkahya ve yardımcısının da payı vardı. İlk Beşiktaş golünde Ersan'ın ofsayt pozisyonda aktife gelmesini değerlendiremediler. Sonrasında ilki hakem Halis Özkahya'nın faul bile vermediği pozisyonda olmak üzere, Ersan Gülüm'ün maçı en az dört sarı kart yerine, bir tane görerek tamamlamasıydı. Hani Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman derbiden önce dedi ya, "Skoru oyuncuların belirlemesini istiyorum"… Öyle olamadı!
Vitor Pereira'nın Robin Van Persie'yi kulübede tutmasında, kendince bir mantık elbette vardır. Sahada olmalı, kenarda ısınırken yaptığı kaprisleri, formasını terletirken gerçekleştirmeliydi. Takımının sezonun en aklı başında, en verimli maçını oynadığı bir 90 dakikada, Beşiktaş'a karşı oynadığı üç maçı da golsüz geçmiş Fernandao'yu tercih etmesinde doğru mantık yok.
UMARIM DERS ÇIKARIR
"Beşiktaşlıyım" diyenler 90 dakikayı yürekleri ağızlarında izlediler. Daha formda olanın değil, daha kaliteli olanın hükümdarlığı vardı Atatürk Olimpiyat Stadı'nda. Tabelanın galibi işaret etmesi, sonuca saklananların avunma battaniyesidir. Altına saklanırlar, yetersizlikleri gizlerler. Çünkü 10 kişi oynasalar, tabela başka şeyler konuşabilirdi.
Tıpkı, geçtiğimiz haftalarda "lideriz ya" diyerek, her şey yolundaymış gibi davranan Fenerbahçe'nin teknik patronu Vitor Pereira gibi!. Bu kadar deneme yanılmadan sonra bu oyunun verdiği güveni iyi kullanmalı Portekizli teknik adam. Kulübede elini uzattığı oyuncularının yüzüne bile bakmamasını iyi değerlendirmeli.