Çaldılar, kul hakkı yediler
Ülkemizin başına bela olan FETÖ'yü spordan veya futboldan da soyutlamamız mümkün değil. Devlete bu kadar sızan bir teşkilatın, özellikle rantın en yüksek olduğu yerde; futbolda da yapılanmaması imkansız.Gerek mürit olarak, gerekse nemalanmak amacıyla FETÖ'ye yaklaşan sayısını bir emekli general "futbolda yüzde 30" olarak açıkladı. Ve süreç içinde bir analiz yaptığımızda, futboldan gelen bazı isimlerin her şartta takım bulması, istifa ettikten bir gün sonra teklif alması veya çok başarısız da olsalar görevlerine devam ettiğini gördük.
Gerçekten de son zamanlar "iyi ilişkiler" olarak yorumladığımız bu durum için bu kez "acaba" diyoruz... Çünkü devlet FETÖ'nün eline geçtikçe sporda ve özellikle futbolda "liyakat" problemi ciddi şekilde yaşandı. Kariyersiz veya yeterliliğini kanıtlayamamış bir çok ismin önemli mevkilere ya da görevlere geldiğini gördük. Süreç bizi 2002'de Dünya üçüncüsü iken 2016'da dördüncü kategoriye kadar geriletti. Bu sürede rekor yayın ihaleleri yapıldı, milyarlarca dolar harcandı ama içten içe kemirilen, sömürülen ve eriyen bir futbol ekonomisi yaratıldı. Bütün programları dikkatle takip ediyorum. Ciddi bir şaşkınlık ve öfke sözlere hakim. Haksızlığa uğrayanların haykırışları hepimizin kulaklarında. "Bunlar" hiçbir şey yapmadıkları-üretmedikleri gibi büyük bir parayı yönetip, taraftarın hayallerini de çalmışlar.
Şu andan itibaren bu asalakların verdiği zararı telafi etmenin tek yolu yeniden 'liyakata' dönmek. Yani adama göre iş değil, işe göre adam seçmek. Birisinin yakınını değil, o görevi yapabilecek olanı görevlendirmek. Geçmişten öylesine şeyler duyuyoruz ki midemiz bulanıyor. FETÖ'nün içindeki oyuncuların senede 2 transfer birden yapmaları, bu ödenen paraların paylaşılması, teknik adamların yüksek sözleşme ücretlerini cemaate bağışlaması ve çarkın kesintisiz bir para akımı ile dönmesi.
Çaldılar, haram paralar kazandılar, hak edenleri elediler, kul hakkı yediler; şimdi de yatacak yerleri yok. Cehenneme kadar gitsinler...